Gönderi

Farkındalıklar Üzerine
Hepimiz günlük hayatın sıkıntılarıyla boğuşuyoruz. Bir yandan da kendimizi bilimsel açıdan ve kültür bakımından geliştirmeye çalışıyoruz. Bilimsel zenginleşmenin tanımı pekâlâ yapılabilir. İnsanlığın işini kolaylaştıran, yaşam kalitesini arttıran buluş ve olayları bilimsel ilerleme olarak nitelendirebiliriz. Peki kültürel gelişim veya kültürel ilerleme tanımlanabilir mi? İyinin mutlak bir yönü var mıdır? Kitapların bizi ileriye götüreceğine ve daha kültürlü insanlar haline getireceğine inancımız sonsuz. Fakat atladığımız önemli bir nokta var: o kitapların yazarı yine insanoğlu. Bunu şu şekilde açıklayabilirim: Önümüzde iki yol var. İnsanlık sağdakini seçti. Sağdaki yolun bize kattıklarıyla yetişen insanlar her alanda kitaplar yazdı. Kültürümüz sağdaki yola göre şekillendi. Çocuklarımızı o yolun ürünleriyle yetiştirdik ve “donanımlı” birer birey haline getirdik. Yani aslında gidebileceğimiz diğer yola aslında hiç bakmadık. Bakmaya çalışanlarımız çürümüş asfalttan başka bir şey görmediği için bildiği yoldan yürümeye devam etti. Peki ya en baştan diğer yolu seçseydik? Adolf Hitler, Kavgam’da “Okumak bir amaç değildir, okumak herkes için yeteneklerinin belirlediği alanı doldurmak için bir araçtır.” diyor. Evet okuyoruz, her gün tonlarca kitap basıyoruz. Okudukça “sağdaki yolda” daha fazla ilerliyoruz. Kendimizi keşfediyoruz. Ama sonunda nereye varacağımızı bilmiyoruz. Karl Marx, Komünist Manifesto’da “Hiç kuşkusuz her bir ülkenin proletaryası önce kendi burjuvazisiyle hesaplaşmak zorundadır.” diyor. Ülkeleri kültür, ploroteryaları biz, burjuvazileri de kültüre yön veren aydınlar olarak düşünmeliyiz. Hiç kuşku yok ki böyle düşünmeye başladığımızda ilerleyişimizin sandığımız kadar iyi olmadığını fark etmekle kalmayıp çözüm üretmeye başlayabileceğiz. Çünkü bir şeylerin farkında olmak onları değiştirmek için atılan adımların yanında bir hiçtir. Farkında olduğumuz her şeyi düzeltemeyiz ama düzeltmeye adım attığımız her şeyin gidişatını değiştirebiliriz. Aydınların kendilerine inşa ettikleri kalelerinden çıkmalarını sağlayıp onları başka yollara sokmalıyız. Gelişimin tek yönlü zincirini kopartıp onu konfor alanından çıkartmalıyız. Ancak bu şekilde farkında olduğumuz ama düzeltemediğimiz yanlışların üstesinden gelebiliriz. Yanlışları düzeltmek iyiyi geliştirir. İyiyi geliştirmek de toplumdaki iyi tanımının kapsamını genişletir ve iyinin kapsamı arttıkça miktarı da artar. Dolayısıyla “sahte” huzurumuza daha rahat kavuşuruz. Berke Demir
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.