Bu Cava yolculuğu, bir düş-ülkeye yapılmış bir düş-gezidir. 'Çok okuyan değil, çok gezen bilir' demişler ya, Balzac'ta, asıl bilen duymasını bilendir. Yazar bu ustalığını göstere göstere konuşturup, her duyuyu tıka basa doyurur. O denli canlıdır ki anlatısı, ölü döneriz oradan. Cava'ya gitmiş mi gitmemiş mi? Kaç yazar?
Bir düş-gezi anca bu denli gerçekçi anlatılabilirdi. Sonuna kadar gerçekten gittiğini düşünüyordum :) Betimlemeleri o kadar canlı, o kadar heycanlıydı ki;
gözler ayırdına varamaz belki de.
Balzac betimlemeleri bana Yaşar Kemal kitaplarını anımsatıyor ama kalemi, üslubu daha çok; Aziz Nesin, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Mark Twain gibi. Keyifli, iğneli cümlelerinin arasında kıkırdamalarım, kafa sallamalarım birbirini kovalıyor. Seni özlemişim Balzac!