ON BEŞİNCİ DEVÂ
Ey âh û enîn eden hasta!
Hastalığın süretine bakıp âh eyleme! Ma'nasına bak oh de! Eğer hastalığın ma'nâsı güzel bir şey olmasa idi, Hâlık-ı Rahîm en sevdiği 'ibâdına hastalıkları vermezdi. Halbuki hadîs-i sahihte vardır ki
اَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءِ الْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْأَوْلِيَاهُ الْأَمْثَلُ فَالْأَمْثَلُ
- اَوْ كَمَا قَالَ
yani "En ziyâde musîbet ve meşakkate giriftar olanlar, insânların en iyisi, en kâmilleridirler." Başta Hazret-i Eyyûb aleyhisselâm, enbiyalar sonra evliyâlar ve sonra ehl-i salâhat çektikleri hastalıklara birer ibâdet-i hâlisa, birer hediye-i Rahmaniye nazarıyla bakmışlar; sabır içinde şükretmişler. Hâlik-ı Rahim'in rahmetinden gelen bir ameliyât-ı cerrâhiye nev'inden görmüşler. Sen ey ah u fizâr eden hasta! Bu nûrânî kä fileye iltihâk etmek istersen sabır içinde şükret. Yoksa şekvâ etsen onlar seni käfilelerine almayacaklar. Ehl-i gafletin çukurlarına düşersin! Karanlıklı bir yolda gideceksin.
Evet, hastalıkların bir kısmı var ki eğer ölümle neticelense ma'nevî şehîd hükmünde şehâdet gibi bir velâyet derecesine sebebiyet verir. Ezcümle: Çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar (Hâşiye3) ve karın sancısıyla, gark ve hark ve tâ'ûn ile vefat eden, şehîd-i ma'nevî olduğu gibi çok mübârek hastalıklar var ki velâyet derecesini ölümle kazandırır.
Hem hastalık, dünyâ aşkını ve alâkasını hafifleştirdiğinden vefât ile dünyâdan, ehl-i dünyâ için gâyet elîm ve acı olan müfârakatı tahfif eder; bazen de sevdirir. (Hâşiye: Bu hastalığın ma'nevî şehadeti kazandırması, lohusa zamanı olan kırk güne kadardır.)