Dünyaya gelen insan yavrusu nörolojik, devinimsel ve ruhsal olarak gelişmesini ve olgunlaşmasını tamamlayamadığı için, kendi içinde kaynaklanan ve dışardan gelen uyarımları yatıştırmaktan, kendisini sakinleştirmekten yoksundur. Bu yüzden onun ihtiyaçlarını algılayabilen dikkatli, duyarlı bir nesnenin "özgül eylemi" gereklidir. Diğer bir deyişle, ihtiyaçlarından dolayı çığlıklar atan, öfkeyle tepinen, ağlayan bebeğin yardımına koşan bir nesne olmalıdır.
İnsanın kökensel güçsüzlüğü, böylelikle, tüm ahlaki gerekçelerin ana kaynağını oluşturur. Bu da insan yavrusunun kaderini sımsıkı ötekine bağlar.