Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

298 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bağımlılıklarımız ve Ağıtlarımız
Kitaba dair düşüncelerime başlamadan önce, eserin başlangıcında bizleri karşılayan üç tane birbirinden önemli önsözle karşılaşıyoruz. İlki Richard Price’a ait ve diyor ki: “Bir Düş İçin Ağıt, dört insanın uğradığı yıkımın izini sürüyor: üç genç, bir de yaşlı insanın. Burada Selby bağımlı olanların iliğinden bildiriyor bize; uyuşturucuya, umuda, bu dünyada kurulan, trajik biçimde çocuksu cennet düşlerine bağımlı olanları anlatıyor. Karakterler yükseklere çıksa bile, kâbus gibi düşüşleri önceden görülebiliyor. Ne var ki, bu öngörü okuru dayanılması zor acıyı, aşağılanmayı ve unutuluşu deneyimlemekten korumuyor. Güçsüzlerin düşlerinin bedeli budur.” Yazar Price yerinde ve isabetli yorumda bulunmuş. Eseri okuduğumuzda Marion ve Harry yer yer bizleri başka bir boyutta hayal dünyasına sokuyor. Fakat ilerleyen bölümlerle birlikte aslında kurduğumuz bu düş ortamı yerini ağıta bırakıyor. Yazarımız Selby de eserine dair önemli bilgilendirmede bulunuyor: “ Pek çokları için Büyük Amerikan Rüyası gerçek oluyor. Açıkçası, ben Amerikan Rüyası’nın sadece beyhude olduğuna değil, aynı zamanda kendi kendini imha edici olduğuna da inanıyorum; çünkü nihayetinde onunla ilişkisi bulunan her şeyi ve herkesi yok ediyor. Doğası gereği yok etmek zorunda çünkü, beslediği şeyler arasında önemli şeyler yok: dürüstlük, etik, hakikat ve yüreğimizin ve ruhumuzun ta kendisi. Neden? Nedeni basit. Çünkü Hayat/hayat vermektir, almak değil. Bana öyle geliyor ki, hepimizin kendine ait bir rüyası, bir görüsü, bireysel bir verme şekli var; ama pek çok sebepten dolayı bunun peşine düşmekten ya da varlığını tanıyıp kabullenmekten dahi korkuyoruz. Halbuki, sahip olduğumuz bu görüyü reddetmek ruhumuzu satmaktır. Almak bir yalanı yaşamak, hakikate sırtımızı dönmektir ve Görüler hakikatin anlık görüntüsüdür: Bariz bir şekilde dışarlıklı hiçbir şey benim iç yaşamımı, Görümü hakiki anlamda besleyemez. Yine de ben kendi deneyimlerimden kesin olarak biliyorum ki, bu hayatta bedava yemek diye bir şey yok ve eninde sonunda hepimiz eylemlerimizin, yaptığımız ve yapmadığımız her şeyin tam anlamıyla, mutlak sorumluluğunu üzerimize almak zorunda kalacağız. Bu kitap, Amerikan Rüyası’nın peşine düşen dört bireyin ve bu çabanın sonuçları hakkındadır. Onlar yüreklerindeki Görüyle Amerikan Rüyası’nın illüzyonu arasındaki farkı bilmiyorlardı. İllüzyonun yalanını takip ederek, Görülerinin hakikatini deneyimlemelerini olanaksız kıldılar. Sonuçta, değer verilen her şey kayboldu.” Önsözlerden de anlaşılacağı üzere yazarımızın bizlere sunmuş olduğu dört karakter mevcut. Üç genç karakterimizden birisi zenci. Genç karakterlerimiz hayata uyuşturucuyla tutunmaya çalışmaktalar. Harry babası küçükken öldüğü için baba kavramını pek algılayamıyor. Annesiyle yaşıyor fakat belli süreden sonra ki bu özellikle uyuşturucu bağımlığının artmasıyla birlikte evde yaşamıyor. Hatta eve uğrama amacı evdeki televizyonu alıp rehineciye satmak. Marion ise babasında nefret etmekte. Siyahi karakterimizin ise annesi küçükken ölmüş. Yedi kardeşlermiş. Teyzesi annesi öldükten sonra bakmasına rağmen annesinin o ince sesiyle şarkılar söylemesini ve kucağında onu gezdirmesini en içtenlikli bir şekilde hatırlamakta. Uyuşturucuyla iç içe yaşayan bu üç karakterimiz belli bir süreden sonra bunun satışını gerçekleştirebileceklerini düşünüp zengin olabileceklerini hayal ediyorlar. Kitabın da bize vermiş olduğu en büyük duygulardan birisi de hayal. Bir diğer anlamıyla düş. Bir düşle başlayan evre sonradan istendiği gibi gittiği anılsa da durum hiç de öyle olmayıp yıkım kaçınılmaz oluyor. Bu duruma da ağıt desem yeridir. Kitaba dair gözlemlediğim diğer iki konu da biyolojik ırkçılık ve iş ahlakı. Biyolojik ırkçılık mevzusu Harry ve Ty Amerika’nın güneyine Miami’ye giderken gerçekleşiyor. Zamanında yaşanan siyah beyaz ayrımı aradan zaman geçmesine rağmen belli bölgelerde hala sürmekte. İş ahlakı bölümü de Sara’nın şizofreni tanısıyla hastaneye yatırılmasında yaşanıyor. Dr. Spencer Sara’nın iyileştirilme sürecini besin takviyesiyle kolay yoldan halledebileceğini söylemesine rağmen (ki bu hastalıktan başı dertte olanları kurtardığını söylüyor), oranın kıdemli üst yöneticisi burada kuralların böyle işlemediğini ve onun da uymazsa kovulacağını dile getiriyor. Kitaba iki türlü bakılabileceğini düşünüyorum. Biri düz kurgusal bakışla diğeri de özümseyip kendi hayatımıza yorarak. Kendi hayatımız çerçevesinde düşünecek olursak ayrı bir düşünceye itiyor bizi eser. Kurguda önemli sorunlardan birisi bağımlılık. Orada uyuşturucuyla anlatılan bağımlılık günümüzde bir çoğumuz için internet ve telefon kullanımına büründü. Karakterlerimiz uyuşturucuyu aslında bırakabileceklerini söylemelerine rağmen yapamadılar. Bizler de telefon ve internet bağımlılığımızı reddetmemize rağmen aslında bırakamayacak durumlara sokulduk. Gelelim düş mevzusuna. Burada işler bireysele iniyor. Şu bir gerçek ki hepimizin düşleri var. Kimimiz meslek sahibi olmak isterken kimimiz mutlu bir yuva kurma peşinde veya sakin bir hayat yaşama peşinde aynı romandaki Tyrone karakterimiz gibi. Fakat çoğumuz düşlerimizi gerçekleştirebilmek adına çokça ağıt döküyoruz. Düşlerimizi gerçekleştirmememizin bir nedeni de bağımlılıklarımız. Onlar bizim özgür karar almamızın önünde büyük engeller. Netice itibariyle kitap bana kurgusundan ziyade gündelik yaşantımı çokça düşündürttü. Başarısızlıklarımın bir kısmında bağımlılıklarımın rol oynadığını gösterdi bana. Güzel bir eserdi. Herkese değil farkındalık yaşamak isteyenlere öneririm. Ayrıca filmine de bir göz atarsanız daha da bir pekişecektir.
Bir Düş İçin Ağıt
Bir Düş İçin AğıtHubert Selby Jr. · Ayrıntı Yayınları · 2020297 okunma
·
125 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.