Otobiyografik bir eser olan Martin Eden bir bireyci mücadelenin romanıdır. Jack London'ı bu kişiliğe bürünmüş olarak görüyorsunuz.
Bireysel başarısının doruğunda, aldanmış, amaçsız, yalnız ve umutsuz bir insandır.
Bu romanda bir aşkın bir insana neler yaptırdığını görüyorsunuz ve tabiki de insan bilincinin bir ürünü olduğunuda.
Bireysel uyanış aşkı öldürür mü? yoksa cıkarsız aşk olur mu?.
Burada iki sınıftan karakter çıkıyor karşımıza biri burjuva sınıfından aşkın şan ve şöhret kısmını temsil eden Ruth Morse diğeri işçi sınıfından aşkta bireyin özünü temsil eden Lizzie Connolly.
Alt sınıf ile burjuva sınıfını arasında bilinç
gelişimi yaşayan Martin Eden her iki sınıfa da yabancılaşıyor ve gittikçe yalnızlaşıyor.
Bu eseri okuyunca insanın hayata dair huzursuzluğu, mutsuzluğu ve karamsarlığı daha çok artıyor.
Martin Eden'in umutsuzluğun sonundan kaçış için kesinliği olan ve anlam yüklü olan inançlara sığınmalı bilinç (en azından benim için geçerli). Fakat Roman kahramanımız aradığı huzuru intihar etmekte bulacaktır.