Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Bu sabah hava durumunda gerçek yazın yarın başlayacağını söyledi sunucu: uzun zamandır aralıklarla süren yağışlar ve sağanaklar, bulutlar artık sonbahara dek kayboluyormuş gözden, beklenen ve özlenen Afrika sıcakları kapıdaymış... annem sevindi, sıcağa çok düşkün çünkü. Bahçedeki ağaçları düşündüm, çok geçmeden susuzluktan yılacaklar, bitap düşecekler. Her gün su versem bile pek birşey değişmeyecek. Ben yazı sevmiyorum. İstanbul'da yazın güzel olduğu dönemler, otuz sene öncesiydi belki. Hani kışın haftalarca sürdüğü, karın siyaha kestiği, çamur ve karın içiçe geçtiği o uzun haftalardan sonra, ılık ve kemik ısıtan, ışıltılı güzel baharın ardından küçük adımlarla gelen o yaz: denizi masmavi, suyu temiz ve berrak, şeffaf, hepimizin plajlara koşuştuğu ve hacı amcanın plajın önündeki mayo standında çalışmıyorsak kumplaja daldığımız, denizde bata çıka açıldığımız o çocukluk, ergenlik günleri, işte o zamanlardı yaz mevsimi, ve o zamanlar güzeldi, ya da ben öyle hatırlıyorum, çünkü çocukluk ve ergenlik hayatımda hayata, dünyaya ve zamana oradan bakıyordum, ama şimdi, artık şu yaşımda geriye dönerek, gözlerimi de kısarak baktığımda, seneler art arda, fazla birşey göremiyorum: yazları sevmiyorum, güneşi sevmiyorum, yaz aylarında hatta daha bahardan sıklaşan mangalcılar ve tepelerden inenlerle huysuz bir ihtiyar olma yolunda attığım adımlarımla bana hepsi aynı şeyi hatırlatıyor: çocuklu aileler, güneş gözlükleriyle afili babalar, eşlerine sevgiyle bakan kadınlar, sahilde yavru kedilere birşeyler veren çocuklar, az ilerde denizden yunuslar geçerken merakla ve çığlıklar atarak hemen fotoğraf çeken yeniyetme sevgililer... parıldayan ve sıcacık güneşin altında hepsi ışıl ışıllar. Bu mutluluk hissi ve bu cıvıl cıvıl hayat güneşe yakışıyor: güneş betonu ve toprağı, hepimizi öldüresiye ısıtırken, nazlı bir sevgilinin kaprisi gibi boyun eğiliyor, katlanılıyor ona; her yerden ama her yerden hayat fışkırıyor. Gölgelere çekilen tek ben değilim elbette, önceden giden herkes gibi, nihayetini merak ederek ama bir yandan da kabullenerek elimde kitabımla oralarda olacağım elbette...bir iki haftaya. ama şimdi... şimdi koca kara bulutlar ve onların yağmur dolu elleri salkım saçak iniyor her bir yana, ve deniz mavi değil, griden açık siyaha açıp sönerek bakıyor, uzanıyor önümüzde. Sandallarda inatçı adamlar var, iki sevgili el ele yürüyor yağmuru umursamadan. Bu loşluk, ışıksız bu grilik, karaya yakın bu beyazlık öyle güzel ki, kendimi öyle iyi hissediyorum ki burada, çayım da aralıklarla geliyorsa, ve kimse bana ilişmeden kitabımı okuyorsam, tebessüm etme zorunda olmadan, şakalardan uzak, içimde katmer katmer birikmiş yaşlarımla ben ve kitabım bu sonsuza dek sürsün istediğim gölgeli diyarda kalabilsek keşke diye ümit ediyorum. Ama hayat var. İşler var. Güçler. Meseleler. Bitirilmesi gereken nice şey. Kitabı bu halde bitirdim işte. Tomris Uyar'ın ilk kitabını da karanlık bir günde, akşam üzerimize inerken okumuştum. Dizboyu Papatyalar, diz boyu hüzün ve kederle sarmalamıştı beni. Bir güz kitabıydı, bir ilk kış kitabıydı o. Yaza Yolculuk kitabıysa yaza sıkışmış, neşeli görünen ama keder ve bezmişlik, yarım kalmışlık dolu hikâyelerle dolu. Otuz yıl önce yazmış Tomris Uyar bu hikâye kitabını. Otuz sene sonra buluşmuşuz ve ne güzel ki benim gibi yaz'ı sevmeyen ya da sevemeyen bir kalemin hikâyesi bu kitaptakiler. O otuz sene öncesinde geçmişiyle, bozulmuş yıpranmış ilişkilerle hesaplaşırken ben de geç gelen bahara veda etmiş oldum, bu yağmurlara, bu büyük siyah bulutlara. Yaz Şarabı, Küçük Kötülükler, Düzbeyaz Bir Çağrı adlı hikâyeleri birkaç saat zihnimde dolandı, onları arada sırada yeniden okumak için bir kenarına not ettim zihnimin. Bir iki saat daha oyalandım tek başıma, yağmur durduktan sonra, bir an için bulutlar aralandığında kalktım yerimden ve eve döndüm. Mahallemiz artık inşaat şirketlerinin ve demiryolu çalışmalarının beraber hunharca ter döktüğü dev bir inşaat sitesine dönüştü. 45 senedir yaşadığımız yerde, artık güneş göremeyeceğimiz yükseklikte binalar yapıyorlar hemen yanıbaşımızda. Yeni yapılan evlerdeki kiraları duyunca inanamıyor insan. Yüzlerce işçi görüyoruz her gün, toz toprak ve beton arasında koskoca ömrümüz ve hikâyemiz başka birşeye dönüşüyor, ufalanıyoruz besbelli.Yazarın anlattığı küçük kötülüklerdeki serzenişi düşünüp ne kadar masum buluyorum onu. Burada büyük kepçelerle götürülüyor toprak ve hikâyemizin eski mekânları. Az ileride yıkılacak yeni binalar boşaltılıyor. Sıra henüz bizimkine gelmediği için bahçemizle biz cennetten bir köşe gibiyiz, her gün bir başka yabancı görüyoruz ama: bir gün araplar, bir gün iranlılar, bir gün çinliler geliyor, yardım etmek istiyorum, el sallıyorlar tebessüm ederek. Üst katta apartman yöneticisi Yurdagül abla balkondan uzanıyor hafifçe, ne olacak sonumuz diyor, hepimiz yaşlandık, kırk beş küsur senedir burada hep beraber yaşayan bizler, yaşlandık, Veli amca yürüyemiyor artık, kapı komşumuz Resmiye teyze kapıda beni görünce daha iyi misin, diye soruyor, Aynur abla Amerika'ya taşınmaya karar vermiş, Nüveyra teyze ise burası yıkıldıktan sonra bir daha nasıl göreceğiz birbirimizi ,diye soruyor. Her zaman çok duygusal bir kadındı. İftara bir saatten az kaldı. Annem önce olmaz dedi, ama tohumları alalı üç gün oldu, hem o da yanımda olsun istiyorum. Elimizde su ve tohumlar, aşağı iniyoruz. Tren yolunun genişlemesi sebebiyle apartmanın önünden istimlâk edilen yer bizi doğrudan bahçeye inmeye zorluyor: dağınık, çöplerin de karıştığı, karman çorman bir yer bahçemiz bizim, aralara beton parçaları bile düşmüş durumda artık. Annemin elini tutuyorum, alışık değil o, sağdan soldan uzanan ağaç dalları, dikenli dikensiz çiçekler ve yer yer yemyeşil, yer yer yolunmuş, koparılmış çimenler arasında yürüyoruz; burasının adını annem bilmiyor elbette, ama burası Kral Luis'in küçük elleriyle çiçeklere dokunarak yürüdüğü ve bir gün acıyı keşfeden abisinin ona hayatı öğrettiği orman işte, başlarını yukarı kaldırırlarsa Luciano'yu, az ileri bakarlarsa koşumlarıyla mazlum ve masum bekleyen Minguinho'yu gördükleri yer. Ben de annemin elini tutarak çimenlerin üzerinden ya da yanından, sağdan soldan düşmüş çöplere, kağıt parçalarına çarpmadan yürümesi için yardım ediyorum. Beraber dalları neredeyse bizim balkona değecek olan çirkin incir ağacının hemen önünde büyükçe taşlarla etrafı çevrilmiş çemberin yanına gidiyoruz. Eğilip bekliyorum biraz. Annem susuyor, hem ağlamasını istemiyorum. Paketi açıp tohumları çıkarıyorum ve toprağı eşeliyorum iyice... küçük küçük yeşil fidanlar var, minik minik...tohumları arka arkaya küçük çukurlara yerleştiriyorum. Annem kızıyor hafiften, aksileşecek birazdan, yorulmak istemiyor çünkü, bu yüzden altı küçük çukur kazıp tohumları koyduktan sonra üzerlerini örtüyorum. İşte bu, senin hayatındı. Herşey senelerdir korktuğum gibiydi. İşte bu da benim hayatımdı. Hiç bir şey beklediğim gibi değildi. Hepsi bir çırpıda geçiverdi. Yarın yaz geliyor. Her yer güneş olacak. Odamda perdeleri çekip oturacağım. Yeni bir kitaba başlayacağım hem. Edebiyat tesellidir, değil mi? Yarın her yere güneş vuracak; betonlara, yeni binalara, eski binalara, yollara, bahçemize, ağaçlara, inatçı incir ağacına ve toprağa. Kırmızılı sarılı çiçekler açacak, öyle yazıyor, ancak gölgede büyüyormuş bu çiçekler. Boyları on beş yirmi santim uzuyormuş. Bakana huzur ve rahatlık hissi veriyorlarmış. Annem, herşey güzel olacak, diyor; hayat böyle, diyor. Buruşuk elleri, masmavi gözleriyle toprağa bakıyor, başını ağaçların çok olduğu kısma çeviriyor. Ağlıyor, biliyorum, görmemi istemiyor. Ben de başımı çeviriyorum, onu huzursuz etmemek için. Yengem pencereden seslenene dek, sessizce, hiç konuşmadan, bahçede, taşların üstünde oturuyoruz.
Yaza Yolculuk
Yaza YolculukTomris Uyar · Yapı Kredi Yayınları · 20181,050 okunma
··
295 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Mathmazel okurunun profil resmi
Yazı yine de sevin! Üzüldüm! Yaz gelmeden bugün burada gök ağladı! Acaba sizin hislerinizi mi öğrendi? Yazık etmeyin sevin yazı!
Bu yorum görüntülenemiyor
Şennur Oğuz okurunun profil resmi
Yine güzel yazmışşın..eline ve yüreğine sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.