Bu müzakerelerde birşey daha dikkatimi celbetti.Ziraat Mektebi yüksek
bir tepede. Ankara'da sert rüzgâar eksik değil. Hele hergün ikindiye doğru bir bora-
dr kopuyor, tozu dumana katıyor. Bu arazinin ormansızlığindandır. Rüzgâarla
asağida bir kapı pat diye kapanıyor. Mustafa Kemâl, telâş içinde yerinden siçr-
yor. «Mitraylöz sesi değil mi» diyor. Bu bir değil birçok defa oluyor. Söylüyoruz.
« Kapı rüzgarla vurdu » diyoruz, inanmıyor. Pencerelerden bakıyor. Tahkike
adam yolluyor. Ha, bu adam pek (.) bir şey. Asker de..Kapı vurması ile mitralyöz sesini fark edemiyor. Nihayet birgün pilığı pırtyı toplar, kaçmağa teşebbüs eder. Celâl Arif ve daha birçokları önüne durdular da zorla kaldı. Halbuki bu mektebin arka bahçesinde çadır altında muhafız askerleri de vardı.