...aya bakmak için başını kaldırdı, sözlerine ilahi parçaları da karıştırarak şöyle mırıldandı:
"Elle tutulması imkansız boşluktan destek alarak nasıl da hafif hafif dönüyorsun! Çevrende ışıltı buluyor o, rüzgarlar ile bereketli' şebnemlerisenin hareketin dağıtıyor.
Senin büyüyüşüne, küçülüşüne göre kedilerin gözleri, parsların benekleri de büyüyüp küçülüyor. Kadınlar doğum sancısı çekerken senin adını haykırıyor! Deniz kabuklarını sen şişiriyorsun! Şarapları sen kabartıyorsun!
Ölüleri sen çürütüyorsun! Denizlerin dibindeki incilere sen biçim veriyorsun! Bütün tohumlar, ey Tanrıça, senin neminin derin karanlıklarında mayalanıyor. Sen göründün mü, yeryüzünü huzur kaplıyor; çiçekler açıyor, dalgalar duruluyor, yorgun insanlar göğüslerini sana uzatıyor; okyanuslarıyla, dağlarıyla dünya, bir aynaya bakar gibi senin yüzüne bakıyor. Beyazsın, tatlısın, ışıklısın, tertemizsin, yardımcısın, arıtıcısın, mutlusun sen."
...Salambo sözlerini sürdürdü:
"Ama korkunçsun sen, Tanrıçam!.. Canavarlar, korkunç hayaletler, yalancı düşler senin yüzünden var olurlar. Gözlerin yapıların taşlarını yer; senin her gençleşmende maymunlar hasta düşer. Nereye gidiyorsun böyle?
Biçimini neden değiştiriyorsun boyuna? Kimi zaman direksiz bir kadırga gibi ince, kıvrık, boşluklar içinde kayıp gidiyorsun. Kimi zaman da, yıldızların ortasında, sürüsünü güden bir çobanı andırıyorsun. Bir arabanın tekerleği gibi parlak, yuvarlak olduğun halde, dağların doruklarına değiyorsun. Ey Tanit! Seviyorsun beni, değil mi? Öyle çok baktım ki sana! Ama hayır! Sen maviliklerin içinde koşup gidiyorsun, bense kımıldamayan yeryüzünde kalı yorum. Taanaş, al sazını eline de gümüş teller üstünde hafifçe gezin, yüreğim çok kabarık çünkü!"