Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

176 syf.
5/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Kitap hakkında en açıklayıcı ve anlaşılır incelemeyi Esra Elmacıoğlu'nun yazısında okuduğumu düşünüyorum. Bu sebeple yazıyı olduğu gibi buraya bırakıyorum. Orjinal PDF i de buraya bırakıyorum: academia.edu/34806218/Yuri_O... Yuri Oleşa’nın “Kıskançlık” Romanında Eski Yeni Çatışması Ekim Devrimi, Rusya’da yüzyıllardır süregelen toplum yapısını ve alışkanlıkları tamamen değiştiren en önemli dönüm noktalarından biridir. Sovyet hükümeti, parti ve devrim yöneticileri, devrimle başlayan bu değişim sürecinde sadece politik ve ekonomik yaşamdaki tüm ulusu ilgilendiren sorunları değil, aynı zamanda kültürel devrim görevini gerçekleştirme amacındadır. Devrimin toplumsal kitleler üzerindeki en önemli hedefi, toplumun geçmişten gelen burjuva geleneklerini sonlandırıp, ona yeniden şekil vermektir. Devrimin ilk günlerinden itibaren Lenin’in tüm konuşmalarında esas aldığı konu, halkın içindeki devrimci ruhu uyandırmaktır. Bu devrimci ruhun ortaya çıkarılması için, edebiyat ve sanatçılar üzerinde gözle görülür bir baskı ortaya çıkar. Bu baskı entelektüel kesimi yeni arayışlar içine sokarken, baskıya dayanamayan çoğu sanatçı göçe mecbur bırakılır. Ülkede kalan sanatçılar ise toplumu yeniden şekillendirme, halkı bilinçlendirme, devrimin pozitif bir olgu olduğunu halka empoze etmeyi misyon edinir. Bu bağlamda ‘’yeni insanı haber vermek, bu yeni insanı biçimlemek ve tasvir etmek; halkının ortaya çıkardığı eserin büyüklüğünü dile getirmek’’ (Bonard 46). Sovyet yazarının vazgeçilmez ödevidir. Bu dönem devrimi coşkuyla karşılayan birçok yazar eserlerini bu kurgusal doğrultuda yaratır. Ancak Yuri Oleşa, çağdaşı yazarlardan farklı olarak, Sovyet Yazarlar Birliğinin ilk kongresinde, ülkenin yeni insan modelinin, geçmişle olan bağlarının tamamen koparılmadan gençler üzerinden gösterilmeye çalışılması gerektiğine dikkat çeker ve bu konudaki görüşlerini şu şekilde ifade eder; “Ülkenin gençliğini görmek istiyorum, yani yeni insanlarını. Benim gençliğimden kalan en iyi özellikleri onlara vererek, yeni insan tipini oluşturmak istiyorum. Dünya üzerinde bulunan tabii varlıklardan, insan maneviyatında yer edinen en zor psikolojik durumlardan, güzellikten, nezaketten ve memnuniyetten duyumsanan kavramlardan yola çıkarak, yenidünya için, yeni-temiz sosyalist ve hümanist düşünceleri hayata geçirmeye çalışıyorum”(Pançenko web). Romantik ve ütopist bir yazar olarak tanımlanan Yuri Oleşa, ‘yeni insan’ imgesini kurgusal öğretilerde değil, yaşadığı çağın sıradan insanlarında arar ve bunu şu şekilde ifade eder: “Günümüzde, 17 yaşında ve geçmişe ait hiçbir fikir taşımayan, eski dünyaya hiçbir şekilde ait olmayan gençler var”. Bu söylemlerine ilaveten, dönem yazının en popüler karakterleri devrimci ve işçi kahramanların kendisine uzaklığını da vurgular: “Bu konular, benim hayal dünyamdan ve ruhumdan izler taşımamaktadır. Bu konuları ele alabilmek için yeterli ve gerçek bir sanatçı değilim. İşçi ve devrimci kahramanları anlamak benim için oldukça zor. Onlar gibi olamam. Bu benim kavrayış gücümün üzerinde bir duygu!” (…) “Kendimi işçi ve komsomol üyeleri ile karşılaştırdığımda, kendimi küçümsüyor olmam ise en dehşet verici olan durum. Bu şekilde konuşup, yaşamaya ve çalışmaya devam etmek nasıl mümkün? Eski dünyada doğmuş olmama, ruhumda, hayal dünyamda ve yaşamımda beni işçi ve komsomollerle aynı çizgide tutan birçok şey olmasına rağmen, bunu gururla söylemek benim için yeterli değil!” diyerek, bu konudaki rahatsızlığını belirtir (Kravets 98). Yazar, bu açıdan ele alındığında, dönem sanatçılarından farklı, özgün eserler oluşturur. Sovyet edebiyatının en iyi eserlerinden biri sayılan Yuri Oleşa’nın “Kıskançlık” romanı, Devrim sonrası Rusya’sında toplum yapısına uyum sağlamış insanların yaşamları ile onların karşısında çarlık döneminde kalan yaşamların, yeni düzendeki yeri üzerine yazılmıştır. Eser, 1927 yılında ‘Krasnaya Nov’ dergisinde yayımlanır. “Kıskançlık” romanı, Oleşa’nın yaratıcılığının en önemli ürünüdür. Yuri Oleşa “Kıskançlık” romanında ortaya koyduğu eski ve yeni düzenin çatışması konusunu, “Üç Şişman Adam” (“Üç Şişman Adam” daha önce yazılmasına rağmen, “Kıskançlık” romanından sonra yayımlanmıştır) eserinde daha geniş bir şekilde ele almıştır. Eserin başlıca konusu, yaratıcı-insan ve parazit-insan arasındaki uzlaşmazlık üzerinedir.(Rozanova, Nemertsalov 76) Eserde, 1920’li yıllar Devrim sonrası Moskova’sının aydınları arasındaki çatışmalar, özellikle 20’li yılların ikinci yarısından sonra Sovyet Hükümeti tarafından uygulanan NEP (Novaya Ekonomiçeskaya Politika- Yeni Ekonomi Politikası) politikalarının hayata yansıması ele alınmıştır. NEP’in hayata geçmesiyle, başkent mağazalarının çeşitliliğine alışmış olan Moskovalılar, yeniden yoklukla mücadele etmeye başlamışlardır. Yazar, XX. Yüzyıl Rus edebiyatında çoğunlukla zirvede gösterilen bu eseriyle, dönemin gerçeklerini somut bir biçimde aktarmaya çalışmıştır. 1917 Devrim sonrası Sovyet Rusya’sında ortaya çıkan değişikliklerden doğan memnuniyetsizlik, geleceğe karşı duyulan ümitsizlik duygusu ve hayallerin gerçekleşmeyeceğine duyulan inançsızlık “Kıskançlık” romanında, yazar tarafından ustaca yansıtılmıştır (Kravets97). Romanın ana karakteri, hayalperest Nikolay Kavalyerov eski düzenin temsilcisi ve Sovyet gerçekliği içinde ‘zamanın gereksiz insanı’ olarak resmedilmektedir. Eserde Kavalyerov gibi eski düzeni temsil eden İvan Babiçev de yardımcı karakter olarak karşımıza çıkar. Kavalyerov ve İvan Babiçev’in karşısında ise yeni toplumun ‘makine insanı’ olarak yansıtılan Andrey Babiçev ve Volodya Makarov vardır. Kavalyerov’un Andrey Babiçev’le karşılaşması tamamen tesadüfi bir olayla gerçekleşir. Kavalyerov, meyhanede yaşanan bir tartışma sonucu, sarhoş bir şekilde sokağa atılır, oradan geçen Andrey Babiçev, onun zavallı haline acır ve onu yanına alır. Nikolay Kavalyerov, kendini zor durumdan kurtaran Andrey Babiçev’in yanında yazı düzeltme işleri ile uğraşarak yaşamaya başlar. Böylece Nikolay Kavalyerov, Andrey Babiçev’in hayatına imrenmeye başlar. Bu imrenme, kurtarıcısına karşı minnet duymak yerine, zamanla nefret ve kıskançlığa dönüşür. Çünkü o, yaşadığı zamana ayak uyduramayan, hayatta başarısız olmuş büyük bir hayalperesttir. Kahramanın kendine karşı duyduğu aşağılık kompleksiyle birlikte, Andrey Babiçev’e duyduğu kıskançlık ifadeleri Kavalyerov’un içsel konuşmalarıyla yansıtılmaktadır. Eser boyunca, Kavalyerov’un zamana karşı uyumsuzluğu, onun Andrey Babiçev’e duyduğu yoğun kıskançlık duygusuyla açığa çıkmaktadır. Kavalyerov, Andrey’in sadece maddi varlığını değil, aynı zamanda neşesini, yaşam sevgisini, ününü, hatta duvarda gözüne çarpan Volodya Makarov’un portresini dahi kıskanmaktadır. Nikolay Kavalyerov, Andrey’in evinde yattığı yatağın Volodya Makarov’a ait olduğunu öğrendiğinde, onlara karşı beslediği kıskançlıkla birlikte, kendine duyduğu hiçlik duygusu da artmaktadır. Kendisine karşı beslediği değersizlik duygusu, etrafındaki tüm nesne ve insanlarla kıyaslama yapmasına sebep olur. Ancak Kavalyerov’un tam zıttı durumundaki, yeni düzenin temsilcileri Andrey Babiçev ve Volodya Makarov daha duygusuz ve otomatik bir sistem içerisinde yansıtılır. Onlara dair bilgiler, yine Kavalyerov’un gözlem ve içsesi ile aktarılır. Andrey Petroviç Babiçev, yemek sanayi müdürü, herkesin gıpta ile baktığı başarılı bir Sovyet vatandaşıdır. Volodya Makarov ise Andrey’in himaye ettiği, genç ve ünlü bir futbolcudur. Volodya Makarov, uzun zaman önce Andrey Babiçev’in hayatını kurtarmıştır. Andrey Babiçev bu olayı anlatırken, Volodya Makarov’dan oldukça keyifle bahseder; “Kesinlikle kimseye benzemeyen bir delikanlı… Ona hayatımı borçluyum en başta. Beni on yıl önce bir saldırıdan kurtardı. Enseme bir örse yerleştirmiş ve çekiçle yüzüme vurmaya kalkmışlardı. Beni o kurtardı. Ama bunun önemi yok. Asıl önemli olan başka bir şey. O tam anlamıyla yeni bir insan”(Oleşa 24). Andrey, Volodya’ya hayatını kurtardığı için minnettardır ve bu yeni insana hayrandır. Sık sık ona olan hayranlığını dile getirmesi, Kavalyerov’un kıskançlığını pekiştiren en önemli unsurlardan biridir. Kavalyerov gibi Andrey Babiçev’e nefretle karışık bir kıskançlık besleyen Andrey’in erkek kardeşi İvan Babiçev de zamanın karşıtı konumundadır. O da zamana ayak uyduramayan, yarattığı hayali makine-Ofelya ile üne kavuşmanın peşinde sıradan bir insandır. İvan Babiçev bu hayali makineye, böyle bir isim vermesinin sebebini şu sözlerle açıklar: “Duygularımızı atıyorlar, tekniğimizi yutuyorlar! Duygularımızın öcünü alıyorum (…) Benim makinem – ölen asrın doğan asra çekeceği göz kamaştırıcı bir nah. Onu gördükleri zaman ağızları sulanacak. Makine- bir düşünün- onların idolü, makine… ve birden… ve birden en iyi makine bir yalan, bayağılık, hissi bir alçaklık! O, her şeyi yapabiliyor – şimdi bizim romanslarımızı söylüyor, eski asrın aptal romanslarını söylüyor ve eski asır çiçek topluyor. Seviyor, kıskanıyor, ağlıyor, düş görüyor … Ben yaptım onu. Geleceğin insanlarının bu tanrısına, makineye güldüm. Ve ona aşk ve umutsuzluktan aklını kaybetmiş bir kızın adını verdim yani Ofelya’nın adını. En insani, en duygulandırıcı ismi…” (Oleşa 118). İvan’ın makinesi ile ilgili bu itirafı, Sovyet toplumunun makineleştirilerek, insana ait olan ne varsa soyutlanmaya çalışılmasına isyanıdır. Ofelya isimli bir makine duygularından arındırılmış insanların, yeni Sovyet toplumunun, bu yoğun hissiyatla vurulması demektir. İvan Babiçev ve Nikolay Kavalyerov tesadüfler sonucu bir araya gelip, Andrey’e duydukları nefreti paylaşırlar. Bu tanışmadan sonra, Kavalyerov ve İvan Babiçev’in tek düşüncesi Andrey’den intikam alıp, onu öldürmektir. Aslında Andrey’i öldürmek, uyum sağlayamadıkları düzeni parçalamanın başlangıç noktasıdır. Ancak eserin sonuna kadar bu düşüncelerini gerçekleştirme planı yapan kahramanlar, yaşadıkları döneme uyum sağlayamadıkları gibi, bu konuda da başarılı olamazlar. Eserin en sonunda ise yaşadıkları sıradan ve sefil hayatı kabullenirler. Ellen Chances, “Rus Edebiyatında Lüzumsuz Adam” isimli çalışmasında, Yuri Oleşa’dan gezgin bir yazar olarak bahseder ve “Kıskançlık” romanındaki Nikolay Kavalyerov’u, değişimin ritmine ayak uydurmak istemeyen İvan Gonçarov’un Oblomov karakterine benzetir. Ancak, Kavalyerov’un Oblomov’dan farklı olarak, topluma dâhil olma istediğinin var olduğunu, bununla birlikte onda uyumlu olma yetisinin olmadığına dikkat çeker. Andrey Babiçev’i ise yeni topluma tamamen uyum sağlamış olarak betimler. Yuri Oleşa’nın bu eserde herhangi bir tarafın yanında olmadan, itaat edenin de, etmeyenin de zayıf noktalarını göstermeye çalıştığını vurgular (Chances 113). “Kıskançlık” romanı, XX. yüzyıl Sovyet toplumunu yansıtan gerçekçi bir eserdir. Yuri Oleşa bu romanda, yaşadığı dönemdeki toplumun karakteristik zayıflıklarını gözler önüne koymaya çalışmıştır. Yazar, aynı zamanda döneminin, hatalı olarak gördüğü toplumsal bakış açısındaki eksiklikleri ortaya çıkarmayı kendine misyon edinmiştir (Rozanova, Nemertsalov 76). Oleşa’nın bu misyonunu, “Kıskançlık” romanında destekleyen unsurları, Andrey Babiçev ve Nikolay Kavalyerov’un zıtlıklar dünyasında ortaya koyduğu görülmektedir. Bu iki kahramanın zıtlıkları da çoğunlukla Nikolay Kavalyerov’un kendi farklılıklarını kıyaslaması ile ortaya koyulmaktadır: “Bugün gözlerinin içi gülüyor. Evet, şanın damgasını taşıyor. Neden aklım başımdan gitmiyor? Neden bu zafer karşısında hoşnutluk, sevinç, saygı duymuyorum? Gözümü hınç bürüyor. O, yönetici, komünist, o yenidünyayı inşa ediyor. Ama bu yenidünyada şan, sosisçinin eline yeni bir sosis cinsi geçince geliyor. Ben bu şanı anlamıyorum, ne demek ki bu? Yaşam öyküleri, anıtlar, tarih bana bu şandan bahsetmedi hiç… Yani şanın doğası mı değişti? Her yerde mi, yoksa sadece burada, bu inşa edilen dünyada mı? Ama zaten bu yeni inşa edilen dünyanın büyük, görkemli olduğunu hissediyorum…” (Oleşa 42). Yuri Oleşa, bu eserde başlıca kahramanlarını ortaya koyarken, çoğunlukla karşıtlıkları kullanmaktadır. Andrey Babiçev ve Nikolay Kavalyerov’u birçok açıdan karşılaştırarak aktarmaktadır (Yegorova 79). Romanın ilk bölümünde Nikolay Kavalyerov, Andrey Babiçev ve kendisiyle ilgili; “O, Andrey Petroviç Babiçev, yemek sanayi tröstünün müdürü mevkiinde bulunuyor. O, büyük bir sosisçi, pastacı ve aşçı.(…) Nikolay Kavalyerov, yani ben de, onun yanında soytarıyım” sözleriyle bahseder (Oleşa11). Kavalyerov’un kendisini sürekli olarak Andrey’le karşılaştırması, yeni hayata hiçbir zaman uyum sağlayamayacağına dair ümitsizlik duygusunu pekiştirmektedir. Devrimle birlikte yönetim şekli değişen Rusya’da, NEP uygulamaları ile insanın birey olma duygusu otomatikleşen bir sistem içerisinde köreltilmeye çalışılmıştır. “Kıskançlık” romanındaki, Andrey Babiçev karakteri de bu otomatik sistem içerisinde, yükselen yeni neslin en önemli temsilcisi olmuştur. Nikolay Kavalyerov ise onun tam karşısında, zamana uyum sağlayamamakla birlikte, hep bir çaba içerisindedir. Onun en büyük yetersizliği, hayallerini gerçekleştirme konusundaki pasifliğidir. Babiçev’e duyduğu yoğun kıskançlık, elini kolunu bağlamaktadır. Kavalyerov, yirmi yedi yaşında genç bir adam olmasına rağmen Andrey Babiçev’in neşe ve refah dolu hayatının karşısında, oldukça karamsar ve ümitsizdir. O, sık sık; “Benim gençliğim bu çağın gençliğiyle çakıştı(…) Sık sık bu asrı düşünüyorum. Şanlı asrımızı. Ve bu ikisinin, asrın gençliğiyle birinin gençliğinin çakışması, ne harika değil mi? (…) Ülkemizde şan yolu parmaklıklarla sınırlanmış… Yetenekli insan ya sönüp gidecek, ya da büyük bir skandal koparıp parmaklığı devirmenin yolunu bulacak. Örneğin, ben tartışmak istiyorum. Kişiliğimin gücünü göstermek istiyorum. Kendi şanımı istiyorum. Biz de insana ilgi göstermekten korkuluyor, ben aşırı ilgi istiyorum” gibi düşüncelere dalmaktadır (Oleşa 28). Nikolay’ın, Andrey Babiçev’e karşı hissettiklerini aktardığı mektup, onun kıskançlığının aslında yalnızca somut bir insana olmadığının daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kavalyerov’un mektubunun başlarında, kurtarıcısına karşı minnettarlığının dile getirilmesiyle birlikte, sonlara doğru nefretini itiraf ettiği görülür. Kavalyerov’un kıskançlığıyla açığa çıkan nefret duygusu, sadece Andrey’e değil, yaşadığı çağa karşı da isyanıdır; “Aslında topu topu bir his var: nefret. Sizden nefret ediyorum, yoldaş Babiçev’’ (…) “Siz sadece aptal bir unvan sahibisiniz. Başka hiçbir şey değilsiniz” (…) “Belki de onunla kıyaslanınca ben bir hiçim, diye düşündüm. Belki de o, benim gibi ikbal düşkünü biri için, büyük insan örneği sayılmalı” (…) “Benim yazgım, arkamda kürek mahkûmluğu, ya da devrimcilik stajı olmadan şekillendi. Soda üretmek ya da arı kovanı kurmak gibi sorumluluk gerektiren işlerle asla görevlendirilmeyeceğim. Ama bu benim çağın kötü çocuğu olduğum, sizinse önemli biri olduğunuz anlamına mı gelir? (Oleşa 53.54.55). Nikolay Kavalyerov, Andrey’e duyduğu hisleri mektubuna aktarmasına rağmen, bunları açığa çıkarmaya cesaret edemez ve pişmanlıkla mektubu geri almak için onun evine döner. O, yaşadığı duygusal yoğunlukla hayallerde yaşayan bir kahramandır, hiçbir zaman aktif olamaz. Mektubunun Andrey tarafından okunmaması için aceleyle masanın üzerinden başka bir mektup alır. Bu mektubun kendine ait olmadığını fark ettiğinde, onu okur. Volodya Makarov’a ait bu mektupta, kendisinin ve İvan Babiçev’in ondan intikam alma planlarından söz edilmektedir. Mektupla ilgili asıl ilginç olan ise, Volodya’nın da Andrey’e karşı hissettiği kıskançlığın açığa çıkmasıdır. Eserin ilk sayfalarından itibaren Volodya ve Andrey Petroviç aynı kutupta, yeni insan, yeni düzen tarafından yansıtılmış olsa da, Volodya’nın itiraflarıyla, Andrey’in de tam olarak ‘yeni Sovyet vatandaşı’ imajına tam olarak sahip olamadığını anlaşılır; “Bu üçkâğıtçıyı (Kavalyerov’u) getirmişsin evine, sonra tabi ki, kendin bile onunla ne yapacağını bilmez hale gelmişsin. (…) Senin işin böyle bir iş, duygusallığa dayanıyor: Meyveler, otlar, arılar, danalar ve o tür şeyler. Bense endüstri insanıyım. Gül bakalım, gül bakalım Andrey Petroviç! Sen bana hep güldün. Anlıyor musun, ben artık yeni bir kuşaktanım” (Oleşa 65). Volodya, Andrey’in de duyguları olan bir insan olduğunu belirterek, sadece kendini yeni kuşağın insanı olarak tanımlar ve bu yeni insanı şu şekilde tasvir eder; “Ben makine insanım. Beni tanıyamazsın sen. Makineye dönüştüm. Daha dönüşmediysem de, dönüşmek istiyorum. Buradaki makineler canavar! Cidden! Acayip kayıtsız, gururlu makineler senin sosishanedekiler gibi değil. Siz el işçiliği yapıyorsunuz. Sizin tek yaptığınız buzağı doğramak. Ben makine olmak istiyorum. Bana akıl ver. İşimden gurur duymak, çalıştığım için gururlu olmak istiyorum. Kayıtsız olmak istiyorum, anlıyor musun, her şeye karşı, ama işe karşı değil! Makineye karşı kıskançlık kapladı beni – işte olay bu!” (Oleşa 67). “Kıskançlık” romanında Volodya Makarov ve Andrey Babiçev karakterlerine ait bilgilerin verilme biçiminden, döneme uyum sağlamış, tam anlamıyla ‘yeni insan’ ya da ‘makine insan’ olabilmenin en büyük koşulu çevreye karşı hissedilen insani duygulardan arınmaktır. Eser boyunca, onların daha sistematik bir şekilde yansıtılması da bu sebepten ötürüdür. Sonuç olarak, yazar bu eserde gerek dönem insanının, gerekse geçmiş asırda kalmış yaşamların eksikliklerini kahramanların yaşantıları aracılığıyla ortaya koymaktadır. İki farklı kutupta yansıtılan bu kahramanlar aslında tam olarak toplumla bütünleşmiş değillerdir. Çarlık döneminin simgesi olan karakterler, İvan Babiçev ve Nikolay Kavalyerov duygularını yoğun yaşamalarına, hayallerinin büyük olmasına rağmen, harekete geçmekten yoksun olmalarından ötürü devrimin getirdiği değişime ayak uyduramamıştır. Öte yandan Andrey ve Volodya ise insani duygular bakımından zayıf kalmıştır. Toplumsal düzenin değişmesi Sovyet insanın bu ikilemi yaşayarak, ortak bir kültürel yapıdan kopmasına neden olmuştur. Bir taraf duygularından arınmayı başararak, maddi refaha kavuşurken, manevi olarak tamamen makineye dönüşür. Diğer taraf ise, kendini duygularına bırakarak, ötekileştirir. KAYNAKÇA Bonnard, Andre. “Yeni Bir Hümanizmaya Doğru Sovyet Edebiyatı Üzerine”. Çev. Serdar Canbolat-Mehmet Erdal. İstanbul. Evrensel Basım Yayın. 2001 Chances, E. “Rus Edebiyatında Lüzumsuz Adam”. Lüzumsuz Bir Adamın Günlüğü. Çev. Oğuz Tecimen. İstanbul. Notos Kitap Yayınevi. 2013 Kravets, M. “Osobennosti negativnoy otsenki v tekste romane Yu. Oleşi ‘Zavist’”. Katovitsa. Polşa. 2010 Kuznetsov, P. V. “Hudojestvnno-publisistiçeskiye sredstva Yu. Oleşi-felyetonista”. Vestnik VGU. Seriya: Filologiya. Jurnalistika. No:2. 2009 Oleşa, Yu. K. “Kıskançlık”. Çev. Sabri Gürses. İstanbul. Merkez Kitapçılık. 2007 Pançenko, İ. “Nesvoyevremennıy ütopist Yu”. Novıy Jurnal. No:250. 2008 Rozanova, Ye. İ., Nemertsalov V.V. ‘’Yazıkovıye sredstva satiriçeskoy tipizatsii v proze Yu.K. Oleşi (‘’Tri tolstyaka’’, ‘’Zavist’’)’’. Yazık i stil proizvedeniy İ.E. Babelya, Yu.K. Oleşi, İ.A. İlfa i Ye.P. Petrova. Ed. Yu. A. Karpenko. Kiev: UMK VO, 1991. Yegorova, Ye. İ. ‘’Stilistiçeskiye sredstva groteska v romane Yu. Oleşi ‘’Zavist’’ (Stilistiçeskiye sredstva sozdaniya obraza Babiçeva)’’. Yazık i stil proizvedeniy İ.E. Babelya, Yu.K. Oleşi, İ.A. İlfa i Ye.P. Petrova. Ed. Yu. A. Karpenko. Kiev: UMK VO, 1991.
Kıskançlık
KıskançlıkYuri Oleşa · Kırmızı Kedi Yayınları · 201581 okunma
·
441 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.