Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir nehrin kaynağını unutabilir mi, gün ışığı unutabilir mi güneşi? Deniz yatağındaki çapa gemiyi ya da bir yılanın kuyruğu önünde giden başı unutabilir mi? Bugün dünü unutabilir mi? Bir adam unutabilir mi babasını.. Bir babanın yabancılığı iki işaretten anlaşılırdı, uzaklığından, bir de yüzündeki tanıdık olmayan izlerden.. Bir baba başka nasıl baba olabilirdi, çocuğunun soluğuna bulanmadan, onun içinde başka bir can olup sonraki ömründe yol almadan; çocuklar da onsuz etlerine yayılan bir sızıyla kalırdı.. Örtüyü açsa babasının yüzüne baksa, babası da ona bakıyor olur muydu? Güneş doğudan gelir, güneye yükselir sonra batıya iner, ama kuzeyin soğuk dünyasına uğramazdı.. Kendi topraklarının ötesini bile görmemiş insanlarla dolu bu dünyada bize göklerin kaderinden söz ediyordu Bu dünyada hiçbir şeye bağlanmayan insanların özgüveni vardı üzerinde. Onlar hiçbir yere ait değildir. Bu yüzden derin kararların değil, anlık nedenlerin ardına düşerler. Bir yere bağlanacak gibi olurlarsa oradan kopmak için kendilerine yeni işaretler bulurlar. Kendisiyle savaşmak insanın eski geleneğidir. Hikayeler hayatımız gibidir, bitmiş tamamlanmış tek bir hikaye bile yoktur. Ölen herkesin ömrü bitmiş olsa da, hayatlarında yarım kalmışlıklar vardır, hikayeler de öyledir.. Şüphe insanın hayatını kökten değiştiren iki önemli geçitten biridir.. Duyular yanılır, akl ise kesinlikten her zaman uzaktır. Biri diğerini doğrulama gücüne sahip değil. Bu evreni anlamak için başka ne dayanağımız var bizim? Bazı acıların sığınağı yok. Alıp başını gitmek iyiydi, bazen nereye varacağını bilmeden uzaklaşmak ne kadar güzeldi.. Sonraki hayata inan sizler de ölümden çok bu hayata sevdalı değil misiniz? Doğduğumuzu hatırlamadığımız gibi öldüğümüz anı da düşünme imkanımız olmayacak tek yetimiz iyi yaşamayı bilmektir.. Hayat böyledir diyeceksiniz, geleceği yaşamak için bu anın geçmesini bekleriz ama sonra geçmişi ararız ya biri vardır ya diğeri, ikisini birden elde edemiyoruz.. Sadece kendi gerçeğine inanıp bunun dışındakileri önemiz saymak kibirdir. Bir ışık görmezseniz aynada, o sizin yokluğunuzdur. Kendinizi gerçek ama kendiniz dışındakileri geçici oldukları ya da farklı algılandıkları için değersiz sayarsanız bir gün en büyük kibir kapınızı çaldığında ölümdür bu, çöl rüzgarındaki kum tanesi gibi çaresiz kalırsınız. Rüyalarınıza kıymayın.. Her yolcu onlarla gidemeyenlerin hayali için de yürür. Gezginler yaşadıklarını dile dökerken bilirler, anlatılmayan hayat yaşanmış sayılmaz. Bir yerde çok kalmayı sevmeyen hep yaban ellerde gezenler gittikleri yerler aynı kalsın isterler, kendilerindeki değişime ama bunun dışındaki ayrılığa bağlıdırlar. Bu dünyada kendi yolunu çizebiliyorsan o senin kaderindir, yok gücün yetmiyor akıntının içinde sürükleniyorsan hayatın esirisin demektir. Annesiz babasız büyümek bir çocuğa ya sertlik verir ya da kırılganlık.. İnsanlar kentleri kurdukları için mi yıldızları unuttular yoksa yıldızları unuttukları için mi kentlere sığındılar? Geceleri göğe bakanlar o kadar azaldı ki yıldızlar katında umulmadık bir hareketlenme yaşandığını bunun dünyamıza yeni bir çağ kapısı açmakta olduğunu bile kimse bilmiyor.. buradaki yalnızlığım geceleri göğün sonsuzluğuyla birleşince koca evrende tek başımıza olduğumuz düşüncesi beni dayanılmaz bir boşluğa iter, karanlık kuyuya atılmış bir çocuk gibi yukarılara bakar, bağırırım. Çığlığım yankılanır,biri olmalı orada gökyüzünde yakarışımızı duyan ya da kör kuyuya düştüğümüzü bilen biri. Yardım etmesi değil, sırf bizi kimsesizlikten kurtarması için otlar kuşlar böcekler için olmalı. Yoksa bütün bu yıldızların arasında sonsuz karanlığın içinde, nereden gelip nereye gittiği bilinmeyen zaman ırmağında insan çok yalnız, çok çaresiz kalır.. korkusuzluğun hayatı gözden çıkarmak olduğunu, korkunun ise hayata bağlanmaktan kaynaklandığını söylüyordu yaşlılar.. Çocuklar yarım kalmış yolları tamamlamak için büyürken hangi babaya yenilgi yakışır ki? Babalarına geç kalan onları esenliğe çıkaramayan çocukların kalbi harap olur, çorak topraklar kadar yetim kalır ruhları.. Bir insanın evi sevdiği insanlardır. Ama kalıcılık yoksa, insan kendini bir yerde sürekli değişmez bir hayatın parçası olarak hissetmiyor, yani bir gün geri döneceği evini hayal etmiyorsa, yolculuk sadece arayıştan ibaret kalır..
·
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.