Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

166 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Dönen yok seferinden..
Şiiri anlamak şairi anlamaktan geçer ilkesiyle önce yazarımızı tanıyalım. Yahya Kemal, Üsküb'de doğmuştur. Asıl adı Ahmed Agah'dır. Babası, Üsküb Belediye Reisi İbrahim Naci Bey'dir. Ailesinin daha eski ceddi, Sultan Üçüncü Mustafa devri sancak beylerinden Şehsüvar Paşa'dır. Şairin Beyatlı soy adı, bu Şehsüvar kelimesinden türkçeleşmiştir. Lalasından, annesinden, Üsküp çevresinden köklü bir milli ve dini terbiye almıştır. Annesi veremden ölünce, Yahya Kemal, 13 yaşında annesiz kalmıştır. Çok sevdiği annesinin ölümü şairin bütün hayatını etkilemiştir. İlerleyen yıllarda kendisini klasik Türk musikisi, tarih, edebiyat, şiir, sanat, milliyet kültürü ile yetiştirerek Türk şiir lisanını en üstün seviyeye ulaştıran şairlerden biri olmuştur. 1958 yılında ölen şairimizin cenazesi büyük bir törenle, Rumeli Hisarı yolunda, kendi adını taşıyan caddedeki sahil mezarlığına gömülmüştür. Adını, "Süleymâniye'de Bayram Sabahı" şiirinin bir mısrasından (Kendi Gök Kubbemiz altında bu bayram saati) alan bu kitap üç bölüme ayrılır. 1. Kendi gök kubbemiz, bu bölümde Türk kanıyla İslam imanının birleşmesinden doğan; büyük milliyet ve medeniyetin niteliğini, yüceliğini ve güzelliğini terennüm eden, Türk tarihi ve kültürüyle ilgili şiirler yer almıştır. 2. Yol düşüncesi, düşünüş ve ölüm temalı şiirleri bu bölümdedir. 3. Vuslat, bu bölümde ise şairin aşk şiirleri sıralanmıştır. Yahya Kemal'in şiirlerinde özellikle İstanbul şehrini ilçe ilçe gezinir gibi hissediyorsunuz. En çok sevdiğim şiirlerinden biri Sonbahar şiiriydi. Hepimizin ömrü bir sonbahara benzer aslında. Yahya Kemal bu mısralar ile bizlere ölümü ve vedayı anlatır. "Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur. Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târumâr olur." Ve SESSİZ GEMİ şiiri bu şiirin hikayesini herkes bilir aslında ama yine de hatırlatmış olalım.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
'ınannesi Celile Hanım, İstanbul sosyetesinin en güzel kadınlarından biriydi. Celile hanım, eşi ve Nazım'ın babası Hikmet bey ile 16 yıllık evliliğinde sorunlar yaşamaya başlamıştı. Nazım, o yıllarda genç bir çocuktu ve Bahriye’de okuyordu. Genç Bahriyeli Nazım, haftasonları ailesinin yanına geliyordu. Ve Yahya Kemal’den de şiir dersleri alıyordu. Celile Hanım’ın mutsuz evliliği, oğlu Nazım’ın şiir hocası olarak evlerine gelip giden Yahya Kemal ile tanışınca; daha büyük bir sarsıntıya uğradı. Yahya Kemal, Nazım’a ders verdikten sonra kalan zamanında, Celile Hanım’la sanat ve edebiyat hakkında uzun sohbetler ediyordu. Aralarındaki yakınlık giderek arttı ve hatta aşka dönüştü. Celile Hanım, Yahya Kemal ile aralarında başlayan aşkın üstünden çok geçmeden, kötü giden evliliğini sonlandırarak eşinden boşandı. Celile Hanım ile Yahya Kemal arasındaki yakınlık, bir süre sonra Nazım’ın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde duyuldu. Hatta bu dedikodular yüzünden Yahya Kemal, bir süre okula gelmedi. Okula geldiğinde ise, yine gelecekte önemli şairlerimizden biri olacak öğrencisi 
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
'den şu alaycı cümleleri işitti: “Hocam kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk… Sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim.” Necip Fazıl’ın, okulda yayılan aşk dedikodularıyla ilgili yaptığı bu imalı ve alaycı yorum; elbette cezasız kalmadı. Bu cümlesi yüzünden genç Bahriyeli, okullarında “Kodes” adı verilen tahta dolaba cezaya gönderildi. Genç Nazım dedikoduları duyduktan sonra, bu aşka olan tepkisini göstermek için, öğretmeni Yahya Kemal’in paltosunun cebine bir not bıraktı: “Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz.” Nazım’ın bu ağır cümlesi üzerine Yahya Kemal bir parça geri çekildi; evlilikten zaten oldum olası korkuyor, bu fikre bir türlü yanaşmıyordu. Oysa Celile Hanım, ortalıkta dolaşan dedikoduları onaylarcasına kocasından boşanmış, onunla evlenmek istiyordu. Yahya Kemal ise, onu deliler gibi kıskanıyor; seviyor; ancak evlenmek istemiyordu. Zamanla bu büyük aşk sona erdi. Tesadüf bu ya; bir gün yolu Galata Köprüsü’ne düşen Yahya Kemal’in, büyük aşkı Celile ile yolu orada kesişti. Ama yanına gitmeye cesaret edemedi. Yahya Kemal öldükten sonra, notları arasından kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı. Şöyle yazıyordu zarfta: “Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930’da Sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir… Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim.” Celile hanım, Yahya Kemal ile olan ilişkisinden umudu kesince Paris’e gitmiş ve giderken de onunla Sirkeci Garı’nda vedalaşmıştı. İşte Yahya Kemal’in ünlü şiiri Sessiz Gemi, büyük aşkı Celile’nin vapurla adadan ayrılıp İstanbul’daki evine dönerken yaşadığı hisleri anlatır. Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. Ayrıca hepimizin Tarkan'ın sesinden aşina olduğumuz Rindlerin akşamı (dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç, bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç) şiirinin müziği, Münir Nurettin Selçuk'a aittir ve segâh makamında okunmuştur. Segâh'ı, makam olarak insana “ah” çektirenlerin içinde sayabiliriz. Yahya Kemal'in şiirlerini okurken, sanki bir hüzün gemisine girmişte, orada süzülüyormuş gibi bir his ile doluyorsunuz. Her bir şiiri birbirinden güzeldi mutlaka onun kalemi ile tanışmanızı dilerim. Şiirle kalın.
Kendi Gök Kubbemiz
Kendi Gök KubbemizYahya Kemal Beyatlı · Milli Eğitim Bakanlığı · 19953,567 okunma
·
246 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.