Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Birey Olma Yolunda Bir Metafor Olarak Koku
On sekizinci yüzyılda Fransa’da, dahi ve iğrenç kişiler yönünden hiç de yoksul olmayan bu dönemin en dahi ve en iğrenç kişilerinden biri sayılması gereken bir adam yaşadı: Jean Baptiste Grenouille. Katil bir ananın katil çocuğu olarak, daha doğmadan öldü kabul edilerek dünyaya gelen Jean Baptiste, hayatta geçirdiği ilk dakikalardan itibaren dışlanmışlığı, ötekileştirilmeyi ta derinden hissederek mağlup bir şekilde bu dünyadaki zorlu yolculuğuna başlıyor. Zira annesi dahi minik Baptiste’yi doğurduktan sonra işe yaramaz bir paçavra gibi kenara fırlatmış, çevrede bulunan şahitler böyle bir olay hiç yaşanmamışçasına yollarına devam edip gitmişlerdi. Ama Jean diğerlerinden biraz farklı yaratılışta olduğunu daha evvelden belli eder olmuştu: onun bir kokusu yoktu. Evet, yanlış duymadınız; dünya üzerinde var olan tüm şeylerin sahip olduğu o ayırıcı turnusola sahip değildi. Koku yalnızca bir parça rayiha, bir duyu, bir esans değildi; aynı zamanda kişini kendisi, benliğiydi ve Jean bundan yoksundu. Yani onun yaşamı boyunca kokulara olan tutkunluğu zaafiyeti belki de kendini bulma yolculuğuydu esasen. Parfümcülük ise toplumda kendine bir şekilde yer edinme, kendini kabul ettirme fark ettirme arzusunun bir tezahürüydü. Bir arzu, tutku insana en fazla neler yaptırabilirdi? İnsan kendi benliğini tatmin edebilmek için en fazla ne kadar ileri gidebilirdi? İnsan, sırf yüreğinin dinginliği için vahşi bir cinayet işleyebilir miydi? Peki nihai amacına ulaştığında ne olacaktı yahut nihai amacı neydi? Vicdani bir doyum, kendini bulma, tanrısal bir güdü? Yahut da uğrunda türlü vahşiliklerden kaçınılmayan o dürtü, felaketi miydi?...
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201921,9bin okunma
·
1.336 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.