Gönderi

Önsöz
1920’de Zamyatin’in elinde bir eleştiri silahı olan anti-ütopya, telaşla toplumda yeni açılımlar bekleyen ve bekledikleri kendi yaşam süreleri içinde gerçekleşmeyince de karamsarlığa kapılan Avrupalı aydınların elinde bir karabasana dönüştü. Rönesans’tan Wells’e kadar çoğunluğa bir seçkin azınlık tarafından “mutluluk hediye edilmesi” demek olan ütopya, Huxley ile birlikte seçkin azınlığın kara kalabalık tarafından boğulmasının öyküsü oldu. Yaratıcı aydın, çoğunluğun mutluluğu için tasarlanmış bir ütopyada mutsuz oluyordu. Çünkü çoğunluğun mutluluğu özgürlüğün, seçme hakkının herkes için ortadan kaldırılması demekti. Bu özgürlük/ mutluluk ikilemi Huxley’in Yeni Dünya’sında en önemli yeri tutar, ancak kökleri daha geriye, Zamyatin üzerinden Dostoyevski’ye dayanır.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.