Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Panenka ismini gördüğünüzde çoğu kişinin aklına, daha doğrusu futbol ile az çok ilgisi olanların aklına 1976 yılında Antonin Panenka’nın kullandığı penaltı ve takımının şampiyonluğu gelecektir. Kitabın ismini ilk duyduğumda acaba futbol kitabı mı diye düşünmüştüm ama kapaktan da anlaşılacağı üzere bir futbol kitabı değil. Sadece çıkış teması Panenka penaltısı. Panenka vuruşunun olumsuz sonuçlanmasıyla beraber, bu durumun kitaptaki karakterin hayatına getirdiği hüznü işliyor diyebilirim. Kitabı okuyup bitirdiğimde aklıma Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmindeki şu replik geldi: Hayat, fena halde futbola benzer. Bu kitapta da tam olarak böyle. Kitap 29 bölümden oluşuyor. Dili ve anlatımı oldukça sade. Çeviri de oldukça güzel. Romanın bölümlere ayrılmış olması okurun daha rahat okumasını sağlıyor. Yazar bölüm bölüm karakterlerin hayatlarına ışık tutuyor. Zaman düz bir çizgide ilerlemiyor. Bazen karakterlerin yaşlılık dönemlerine, bazen çocukluk yıllarına gidiyoruz. İlk başta baş karakterimiz Joseph’in -ama ona Panenka diyorlarmış biz bunu sonra öğreneceğiz- yaşlılık ve hastalığına şahit oluyoruz. Doktoruyla kızıyla torunuyla olan ilişkileri, futbolculuk dönemleri ve çok önemli bir maçta penaltı atışını Panenka vuruşuyla yapması ve sonrasında başına gelenler. Ufak bir kasabada geçiyor hikaye ve oradaki halkın belki de tek mutluluk kaynağı futbol. Hal böyle olunca da yaşadıkları hayal kırıklığı ve buna sebep olduğunu düşündükleri bir kişiyi günah keçisi ilan edip hayatını zindan edene kadar uğraşacaklardır. Ancak yine de Panenka, uğraştığı hastalığı, halkın ona karşı davranış şekli, eski ilişkisini bir kenara bırakıp yoluna bakmaya devam eder. Her zorluğun içinde umut dolu bir şeyler buluyor olması da aslında hayata bakışını özetliyor. “Hayat hep böyle olmalı. Güvenle dinlenmek, size bakan biriyle, sevilen insanların zevk aldığı küçük dokunuşlarla yaşamak.” "Kaybolan her şeyin yerine başka bir şey gelir. Fırtınada büyük bir ağaç devrilir, yeri doldurulamaz yüz yıllık bir ağaç gittiğinde gölgesi de gider. Gittiğinde yerine ışık dolar ve orada farklı bir şey yetişir. Ya da belki bir süreliğine sadece boşluk olur ve bir şeye bakmanın yeni bir yolu bulunur. Bunda bir felsefe yoktur, cevap yoktur. Sadece yeni bir başlangıç ve çoktan gitmiş olanı sessizce salıvermek söz konusudur."
Panenka
PanenkaRonan Hession · Ketebe Yayınları · 202335 okunma
··
299 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.