Jack London’ın Demir Ökçe’si distopya edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilir. Kara dörtleme dediğimiz eserlerden çok daha önce 1908 yılında kaleme alınmıştır.
Kitabın konusu ise günümüzde halen geçerliliğini koruyan ezen ve ezilen mücadelesidir. Kitaptaki ana karakter Ernest Everhard ve kitap eşinin yazdığı günlüklerden oluşuyor. Yazar eserinde kapitalizmin eleştirisini yapıyor. Emekçi sınıfın yani proleterlerin ve onların yanında olmak isteyenlerin çektiği sıkıntıları anlatıyor. Kitabın baş karakteri Ernest tabii Kİ London’ın düşüncelerini temsil ediyor ve çözüm önerisi olarak sosyalizmi gördüğünü ve yücelttiğini görüyoruz. ABD ‘de kapitalizmle birlikte oluşan oligarşi -kitaptaki metaforla söylemek gerekirse- “Demir Ökçe“ ve emekçiler arasındaki mücadele ve yapılmak istenen devrim anlatılıyor.
London’ın daha o dönemde öngördüğü, gözlemlediği günümüzde de geçerliliğini kaybetmemiş bu ezen ve ezilen çatışmasını içeren bu kitabını okumanızı kesinlikle öneririm. Geleceğe dair distopya olarak görülmüş olsa da yaşanmış ve yaşanacak şeyleri gösteriyor bize ve güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecek bir mesele. Yazarın kalemi öyle akıcı ki kitap adeta akıyor. Yazardan okuduğum ilk kitap Martin Eden. Her iki Kitabı da oldukça beğendiğimi ve etkilendiğimi söyleyebilirim.