Gönderi

559 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Büyüleyici, adeta okurken dans edeceğiniz bir kitap...
Henüz yeni bitirmişken hemen incelemesini yapmak istedim. Öncelikle kitabın nasıl önüme çıktığını, o tesadüfler silsilesini sizlere anlatmak istiyorum. Tolstoy'un tavsiye ettiği kitaplar listesinde görmüştüm bu kitabı. Ancak isminden dolayı bana çekici gelmemişti. Sonrasında bir gün opera sevmemden kaynaklı bir Kore müzik kanalının programını seyrediyordum. "Les temps des cathédrales" isminde heyecanlandırıcı bir şarkıydı. Çok uzun bir süre niye yazıldığını kime ait olduğunu bilmeden dinledim şarkıyı. Yine aradan uzun bir zaman geçti. Bu sefer de Instagram keşfetme "Tu vas me détruire" isimli şarkı çıktı. Şarkının hikayesini merak ettiğimde NDDP müzikalini ait olduğunu öğrendim. Müzikali dinliyordum ki bir baktım bahsettiğim ilk şarkı da burda. Ardından "Belle" i dinledim ve "Bu kitabı okumam lazım." dedim. Kitabın elime geçmesi ise çok uzun sürdü. Çünkü alacağım vakit maalesef ki Kahramanmaraş depreminin merkezindeydim. Öyle veya böyle taşındığım şehirde yaptığım ilk iş kitabı satın almak oldu. Başlangıcı bu şekilde uzattıysam affola. Çünkü hikayeden çok hikayeye başlamak da benim için önemliydi. Kitap 1482'deki Paris'i anlatıyor. İlk başta çok fazla karakter ismi, anlaşılmayan tonca kelime vardı benim için. Fakat bu çok fazla sürmedi. Sabrettiğiniz taktirde kitap sizi hemen çekecektir . Paris'in o dönemki siyasetine, mimarisine, eğitim seviyesine, coğrafyasına detaylıca atıfta bulunulmuş. Öyle ki bir bölüm sadece Paris’in o dönemki haritasını çiziyor. Yazar Paris’in caddelerini, sokaklarını , belirli mimari yapılarını o kadar detaylı anlatmış ki adeta o dönem kafamızda canlansın diye çaba harcamış. Claude Frollo’nun “ Bu kitap, bu kiliseyi yenecek!” göndermesi takdire ise şayandı. Bu göndermeyi yapma sebebi eskiden mimari yapıların toplumun dini görüşünü, yaşayış biçimini, halkın başından geçenleri temsil etmesiydi. Ancak matbaanın hayata girmesiyle toplumun bu tarafları kitap yoluyla nesilden nesile aktarılmaya başlandı. Yazar mimari yapıların kitaptan daha üstün olduğunu çünkü kitapların bir şekilde yok olurken tarihi yapıların eski gücünü ve ihtişamını koruduğunu savunuyordu. Ve kitapta ne kadar bu göndermeyi yapsa da bu durumu da açık açık eleştiyordu. Bunu gibi kitapta çok sayıda göndermeler de vardı. Kitap karakterlerine gelecek olursak benim kalbimde en çok iz bırakan karakter Quasimado idi. Gerçekten bizim görebileceğimiz en saf sevgi Quasimado'daydı. Çünkü en saf sevgi,beklentisi en az olandır. Phoebus bencilliğin vücut bulmuş haliydi. Esmeralda'ya ise en başta çok hayranken sona doğru kızdım. Ancak kitabı bitirdiğimde Esmeralda'yı da anladım: Aşkın gözü maalesef kördü. En çok üzüldüğüm ama bir o kadar sinirlendiğim karakter ise Rahip Dom Claude Frollo idi. Aşkına ayrı üzüldüm, yaptıklarına ayrı üzüldüm, bulunduğu pozisyona ayrı üzüldüm. Hissettiğinin sevgi olmamasına, karşındakini yaralamasına da ayrı üzüldüm. Sonu beni hiç şaşırtmadı. Hugo'nun 29 yaşında yazdığı bu kitap her şeyin yanında bizlere sevginin 3 farklı halini gösteriyordu: Biri merhametten doğan, beklentisiz saf sevgi, diğeri ruhla birlikte bütün bedeni saran kıskanç şiddetli bir sevgi , diğeri ise sadece bedensel arzunun olduğu, bencilce sevgi. Bu üç erkeğin hissettikleri bu şekildeydi. En kötüsü ise Esmeralda'nın sevgisiydi: genç kız, kurtarıcısı sandığı celladına aşıktı...
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202233,2bin okunma
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.