Ve bir gün başından savmak istediği arkadaşlarını eve davet edip bir sürü hazırlık yaptı. Fincanlar dolusu kahve içildi, bir sürü şey yendi. Tabaklar boşalıp, artık herkes daha fazla yiyemeyeceğine yeminler edip, kaşıkları fincanlara tersyüz edip koyduktan sonra, kulağının arkasında bir kalem, elinde bir defterle odaya girdi. Birinin önünde durup, "Üç kahve: 30.000... İki dilim börek: 20.000... Bir dilim kek: 10.000... Üç çeşit kanepe: 12.000... Bir bardak su: 4.000... Tuvalet parası: 1500... " diye yüksek sesle ve ciddi bir ifadeyle hesap yapıp, adisyonu önüne koydu. Şaka sanıp kıkırdayanların da başına aynı şey geldi. Biri, kekin yarısını yediğini; ısrar edilmeseydi bu kadar yemeyeceğini; böyle bir yer için fiyatların yüksek olduğunu söyleyip itiraz etti. Bizimki odanın ortasına geçip "Hadi çabuk - kapatıyoruz," diye bağırınca, işin şakası kalmadı. Paraları cebine atıp, arkalarından kapıyı çarparak kapattı. Sonra, aniden tekrar açıp, "Fiş isteyen var mı?" diye bağırdı.