Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

528 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
2 serilik, okumayı merakla beklediğim bir kitap dizisiydi. Bahsedilen konular çok fazla olsa da belirli konular birleştirilerek başlıklar altında toplanmış. Elden geldiğince kitabın yorucu ve sıkıcı olmasının önüne geçilmeye çalışılmış. Evvela Kurtuluş Savaşı ve bunun üzerinden Atalarımıza yapılan saygısızlıklar ve çarpıtmalar (daha evvel de bu konuda çok fazla yazmıştım) başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı özelinde memleket mücadelesi için neler yapıldığı; ne olaylarla karşılaşıldığı gibi konular tek tek anlatılmaya çalışılmış. Son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin özelinde yapılan araştırma ve anlatımlar da bir o kadar dikkat çekici diyebilirim. Yazı ve dil devrimi (çok uzak olmayan bir zamanda birisi televizyonlarda anlamsız bir açıklama yapıyordu) üzerine de böyle değiştirmeler, farklı yerlerden konuşarak insanların aklını karıştıranlara verilen cevaplar var kitabın içerisinde. Bizlerin en önemli görevlerinden birisi de yaşadığımız ülkenin kurulduğu tarihi ve bu dönem yaşananlarını -tam olarak öğrenme imkânımız olmasa bile- imkânımız olduğu kadarıyla araştırmak ve öğrenmektir. Bu ülkede yaşayan, bu ülkenin kimliğini gururla taşıyan herkes Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını tanımalı, neler çektiklerini bilmelidir. Bunun için de Cumhuriyet tarihimizi mutlaka anlamak ve öğrenmek bizlerin tarihi bir mirası ve ödevidir. Çünkü bu Cumhuriyet’e karşı çıkan, Cumhuriyet’i beğenmeyen insanlar özgürlük için savaştığımız başta Yunanlar olmak üzere bizleri yok etmeye çalışanları sevenler mi diye sorarım ben de. Aynı zamanda yazara karşı çıktığım bir konu da olacak. Bu yüzden de okurken dikkatli okumayı tavsiye ediyorum kitabı. Çünkü çok doğru yerlere değindiği kadar doğru olacağına inanmadığımız yerlere de değiniyor. Baştan sona tamamıyla doğru olmasını zaten beklemiyoruz ama yazarın tek amacı kötülük değil, cumhuriyet tarihine yönelik eleştirilere karşılık vermek. İllaki aynı fikirde de olacağız karşı fikirde de olacağız. Bunlardan birisi de yazarın yaptığı Nihal Atsız eleştirisi. Mesela Mustafa Armağan eleştirisi var ben ona katılırım çünkü kendisi de inkâr etmiyor durumu. Ama Nihal Atsız eleştirisi olması beni rahatsız eder. Nihal Atsız bu ülke ve tarihi için çok büyük emek harcamış, ne kadar dalkavuk, sahtekâr, iki yüzlü insan varsa hepsinin karşısında durmuş yeri gelmiş tek savaşmıştır. Tek bir düşüncesi vardır o da Türk Milleti! O yüzden Türk Tarihinde –isim değişikliği uygulanarak- VAKTİYLE BİR ATSIZ VARMIŞ VAR OLSUN sözü onun dışında kimseye söylenmez. O yüzden onun eleştirisi Cumhuriyete veya Cumhuriyet tarihine asla değil; Cumhuriyet tarihini kendi çıkarına kullanan insanlaradır. Bu yüzden yazara bu kısımda kesinlikle katılmıyor, aksine karşı çıkıyorum. Aynı zamanda yazarla omuz omuza durduğum, her satırına imza attığım satırlar da mevcut. Eleştiri sonrası bunu eklemesem kendisine büyük haksızlık olurdu ki bu kadar emek veren birisine karşı asla bunu yapamazdım. Bu Cumhuriyet Yalanlarının birkaç tanesini eklemek isterim: Osmanlı’yı Atatürk yıkmıştır; Atatürk, Kurtuluş Savaşını başlatan kişi değildir; Lozan bir zafer değil hezimettir, Atatürk devrimleri dinsizliktir; Cumhuriyet, demokrasiye karşıdır... Kitapta bahsedilen konuları okudukça zaten sistematik olarak neleri işlediklerini, neleri kullandıklarını gördükçe hayret edeceksiniz eminim. Yine buraya odaklandığımızda bu Cumhuriyet yalanlarının artık insanların açıkçası -yemeyeceği- şekilde yazılmasına rağmen inanan kitlesinin çok olduğuna yönelik inancım güçlü. Neden diye sorulabilir. Burada Mevlanzade Rıfat belki tanınmaz ama onunla başlayan bu Cumhuriyet yalanları maalesef pek çok kişiye bulaşmıştır. Onun özelinde en büyük yalan ise Kurtuluş Savaşını başlatan kişinin Atatürk değil Vahdettin olduğudur. Kesin olarak konuşamayız, tabii ki net olarak ifade edemeyiz yani Vahdettin belki insan olarak bu mücadeleye el altından destek olmuş olabilir ancak onun Mustafa Kemal Atatürk nezdinde yaptıkları ve mücadelesini engellemeye çalışmaktan ziyade fetva alınıp görevden atılma çalışmalarını düşününce açıkçası bu iyimserlik de yerini çabuk kaybediyor. Nihal Atsız özelinde konuya takılmam ise Türk Ülküsü ve Dalkavuklar Gecesi kitaplarına yönelik eleştiriler nedeniyledir. Burada meseleyi uzatmak istemiyorum ancak Türk Tarihi alanında çalışma yapan çok değerli bir insanı burada 2 cümleyle madara etmek kimsenin haddine değildir sevgili Sinan Meydan. Seni severek okuduğum ve ihtiyacım olan bilgileri senden severek aldığım için bu kadar açık ve net cümlelerimi söylüyorum. Bilhassa Dalkavuklar Gecesi kitabı bir Cumhuriyet Tarihi eleştirisi değil baştan sonra İsmet İnönü ve açıkçası zerre ülkesini düşünmeyip sadece cebini düşünerek bu değerli insanı kandırmaktan zevk alan dalkavukların eleştirisidir. Ayrıca değerli bir kitaptır. Tabuları bir kenara bırakarak yazarımız o kitabı yeniden sakince okuyabilirse ne demek istediğimi anlayacaktır. Yine kitabı ne kadar anlamlı ve özel bir çalışma olarak kabul etsem de kabul etmeyeceğim durumlar mevcut. Sonuçta bu insanlar kadar derin bilgilerimiz yok ama bu insanların eserlerinden faydalanıp öğrenerek bu adamlardan bir şeyler kapmaya çalışıyoruz. Yaşayan en önemli tarihçilerimizden İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı da benim için bu alanda çok özel isimlerdir. Hatta şu kadarını söyleyeyim ki yaptığım araştırmalar ve videolarda da seyrettiğim kadarıyla Murat Bardakçı, Cumhuriyet tarihinde eline su dökülmeyecek kadar uzmandır. Konuşup açıklayamadıkları çok durum olduklarına eminim. Bunu fazladan yazma sebebimse kitabın bir yerden sonra açıkçası rayından çıkması. Sinan Meydan bir yerden sonra Cumhuriyet Tarihi meselesini yoldan çıkarıp kitabı bir Vahdettin - Atatürk dövüşü haline getiriyor. Gereksiz ve anlamsız bir mücadele. Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı isimlerini eklememin sebebi ise bu ikilinin beraber yayınlarında da sıkça Vahdettin üzerine yorumlar yapmaları. İlber Ortaylı’nın bir programda söylediğini ben kelimesi kelimesine aktaracağım. Açıkçası bir yerden sonra kitabın amacından sapıp başka yönlere evrilmesi inandırıcılığını da ortadan kaldırıyor. Yani zamanında Mustafa Kemal Atatürk ve Tahsin Mayapetek arasında geçen olayların bir benzerini burada da Vahdettin - Atatürk meselesine döndürmesinden yazarın başka mecralarda macera aramasından açıkçası rahatsızlık duyuyorum. Ben Sinan Meydan’ın araştırmacılığına hayran birisiyim, bu düşüncem değişmeyecek ama bu onu eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyor. Zaten öyle olursa benim de günümüz siyaseti gibi davranmaktan farklı yönüm kalmaz o da bana yakışmaz. Sinan Ağabey de oturup ben böyle dedim diye bana küsecek değil ya koskoca bir kütüphane, içindeki bir kitaba darılır mı hiç? Bitirmeden evvel İlber Ortaylı’nın o cümlelerini buraya olduğu gibi ekliyorum: “Hayır, hain main anlamaz. Yani Vahdettin yabancı dil bilmez, hainlik için hiçbir şeysi yoktur.” Sinan Meydan’ın en başarılı, en iddialı kitaplarından birini geride bırakırken diğeri için sabırsızlanıyor ve hepimize iyi okumalar diliyorum..    
Cumhuriyet Tarihi Yalanları 1.Kitap
Cumhuriyet Tarihi Yalanları 1.KitapSinan Meydan · İnkılap Kitabevi · 2019453 okunma
·
277 görüntüleme
Gordon Freeman okurunun profil resmi
Kitabı okumayı düşünüyordum ancak incelemeden sonra bir an duraksadım. Çünkü benim aradığım kaynaklara dayanan ham bilgi. İçerisinde yorum vb içeren tarih kitaplarından hoşlanmıyorum. Tamam, yazar biraz rengini, duygularını belli eder ancak Sinan Meydan fazlasını yapmış gibi duruyor. İlber Ortaylı'nın kitaplarını okurken ise kafamdan kaynar sular dökülüyor maalesef... İki kitabını okudum, tarzı hiç açmadı. Şimdi buradan şu durum meydana geliyor: İlber Ortaylı okuyamıyorum. Sinan Meydan'dan soğuttun. Bu mevzuları iyi kaynaklara dayanan paket bilgiler halinde kimden öğrenebilirim? :) Not: Cengiz Özakıncı tavsiye ederim. Adamın başından aşağı kovayla kaynakça boşaltıyor.
Sadık Kocak okurunun profil resmi
Öncelikle iyi geceler. Şu kadarını net olarak söyleyeyim, yorumunu katmadan, siyasi düşüncesini maalesef engaje etmeden yazabilen bir tarihçimiz maalesef yok. Çok eski kayıtlarda Yeniçeri Katibi Hasan isminde birinin yazdığı bir eserle arşivlerde karşılaşmıştım. Onun bile sonradan kitabı çıktı ve bir baktık ki o bile gördüklerini yazarken yorumunu katmış. Bize düşen, tabii haddime değil ama bu kadar emek verip araştıran tarihçilerimizin eserlerini okumak ve merak konusu olan ortak noktalarda yazdıklarını ve bizim merak ettiğimiz kısımlardski yorumları birleştirerek bir bilgi ortaya çıkarmak. Yoksa maalesef tarihten çok maruz kaldığımız siyaset bizi geçmişin merakından adeta usandırıyor. Ha, Falih Rıfkı Atay kitapları bu alanda benim için özeldir. Özellikle Cumhuriyet dönemini merak ediyorsanız çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün not defterinde ne gördüyse yazıp kitaplaştırmış. Onu bunlardan münezzeh (hariç) tutarım ki o bile yorum katmıştır. Durum budur kısaca. :)
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.