Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

348 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Zorba İncelemesi
Hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm. Bir spoiler uyarısı vererek incelememi başlatmak istiyorum: Bu kitap hayata bakışınızı değiştirebilir…
Zorba
Zorba
1946’da,
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
63 yaşındayken yayınlanıyor. Tam bir olgunluk dönemi eseri ve
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
kendinden çok şey katmış. Benim gördüğüm kitapta yer alan her iki karakter de – Zorba ve Madenci –
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
’in kendisi. Madenci,
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
’in gençliğini yansıtırken, Zorba olgunluk dönemini anlatmakta.
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
felsefenin teorik boyutunu Madenci’nin ağzından, hayata uygulanan kısmını ise Zorba’nın ağzından aktarmış. Kitap bir bakıma yaşlı
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
’in (Zorba) genç
Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis
’e (Madenci) verdiği öğütlerden oluşmakta. İlk olarak Madenci’den bahsetmek lazım. Zira kitabın asıl anlatıcısı o. Madenci (ismi kitapta belirtilmemiş, bu sebeple inceleme boyunca kendisinden Madenci şeklinde bahsedeceğim) hali vakti yerinde, eğitimli bir burjuvadır. Felsefeye özellikle Buda’ya ilgisi vardır. Ailesinden gelen para ile Girit’te bir linyit madeni işletmek için yola çıkar. Gemiye binmeden önce tüm hayatını değiştirecek, tüm düşüncelerini sorgulamasına sebep olacak adam ile tanışır: Aleksi Zorba… Kimdir bu Aleksi Zorba? Yaşını almış, feleğin çemberinden defalarca geçmiş, komitacı olmuş, savaşa katılmış, farklı farklı ülkelerde çalışmış deyim yerindeyse ihtiyar bir hergeledir. Hayatın tadını çıkarmaya çalışır. Yemek yemek, santur çalmak, raks etmek ve tabi ki kadınlar Zorba’nın vazgeçilmezleridir. Hilesi hurdası yoktur. Bildiğini çekinmeden söyler. İnsan olmayı özgür olmakla bir tutar. Özgür olmak Zorba için ulaşılması gereken en büyük hedeftir. Zira kişinin mutluluğu özgür olmaktan geçer ve Zorba’ya göre hayat ancak özgür olunca yaşanabilir. Bu bağlamda ölüme bile meydan okur: Ben ölmeyeceğim, özgürüm der. İnsanın en doğal halini, yokuştan aşağı yuvarlanan bir taşa benzetir, ancak frenlerimiz boşaldığında kendi ruhumuza kavuşuruz diye düşünmektedir Zorba. Zorba'yı daha iyi anlatabilmek için birkaç konu başlığı seçerek ilerlemenin daha faydalı olacağını düşündüm. 1. Zorba ve Çalışma: Yukarıda bahsettiğim gibi yemek yemekten, dans etmekten ve içmekten hoşlanması Zorba’yı bir ağustos böceği gibi düşünmenize yol açmasın. Zorba işin de eğlencenin de hakkını sonuna kadar vermektedir. Gündüzleri terinin son damlasına kadar çalışıp geceleri ise kendini hayatın tadını çıkarmaya adamıştır. “Gündüzler çalışmak içindir. Gündüz erkektir. Geceyse eğlence içindir. Gece kadındır. Birbirine karıştırmayalım” (s.211) Hem çalışma da hem de eğlence de sonuna kadar gitmek ister Zorba. Yarım işlerden hoşlanmaz. “Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı baş şeytandan çok yarım şeytandan iğrenir.” S.261. Bu yaklaşım Kazancakis’in kitapta en çok vurgulamak isteği şeylerden biri. Keza birkaç yerde karşımıza çıkmakta. 2. Zorba ve Dans: Zorba için dans bir gösteri değil bir iletişim şekli, kendini ifade biçimidir. Sözlerin kifayetsiz kaldığı yerde dans ederek kendini anlatır. Örneğin kitabın bir bölümünde Madenciyi anlayamayan Zorba; "Ah bre Patron, o dediklerini raks edebilseydin de, ben de anlasaydım!" der.(s.312) Yaşadığı en büyük acıyı, kendi oğlunu üç yaşındayken kaybetmesini bile dans ederek avutmuştur. Okuduğum edebiyat kitapları arasında daha sarsıcı bir metne rastladığımı hatırlamıyorum: “İçimde bağıran bir şeytan vardır, ben de o ne derse yaparım. Ne zaman boğulacak gibi olsam, bana şöyle bağırır: Oyna! Ben de oynarım. Böylece boğulmam geçer. Halkidikya’da oğlum Dimitrakis öldüğü zaman da böyle kalkıp oynamıştım. Cenazesinin önünde oynadığımı gören akraba ve dostlarım beni tutmak istediler. 'Zorba delirdi!’ diye bağırdılar, ‘Zorba delirdi!’ Ama ben, asıl o anda oynamasaydım, kederimden delirecektim. Çünkü o benim ilk oğlumdu, üç yaşındaydı; onun kaybına dayanamıyordum işte.” S.94 3. Zorba ve Kadınlar: Zorba’nın olmazsa olmazı kadınlarıdr. Ancak kitabı okuyan bazı okurlar Zorba’yı kadın düşmanı bir maço olarak tanımlar. Zorba kesinlikle böyle biri değildir. Hatta Zorba’yı bu şekilde tanımlayanlar Zorba’yı hiç anlamamışlar bile diyebilirim. Zorba kadınlara karşı çok merhametlidir. Onları çok kırılgan oldukları bu yüzden onlarla beraberken çok dikkatli olunması gerektiğini düşünür. “Kadın, zayıf, narin yaratıktır, sana kaç kere söyleyeceğim? İnce camdan bir vazodur kadın. Büyük dikkat ister patron!” (s.206) Kadınların yaptığı her şeyi mazur görür ve kadınlıklarına verir. Genç yaşta sevgilisi ile kaçan kızına bile kızmaz. Akrabaları namusumuzu temizleyelim derken, Zorba güler ve kızını hoşgörür, sadece “Kadındır” der. Kesinlikle kadınlara karşı şövalye ruhu taşımaktadır. Onlara karşı çok hassastır. “Bir kadının gözyaşı onu boğabilirdi” (s.242) şeklinde özetliyor bu durumu Madenci. Zorba’ya göre bir erkek ancak tek bir şey yüzünden cehenneme gider: Bir kadın onu beklediği halde ona gitmemek (s.128). Kitabın en etkileyici bölümlerinden biri köylüler tarafından linç edilmek istenen dul bir kadını tek başına korumaya çalışmasını anlatıldığı kısım. Bütün köyü karşısına almak pahasına kadını savunmaya çalışmıştır. Bu kısmı okuyunca Zorba’nın nasıl bir şövalye ruhuna sahip olduğunu anlayabilirsiniz. 4. Zorba ve Felsefe: Madenci, Zorba’nın yalın, sağlam ve sonuca en kısa yoldan giden düşünce şekline hayrandır. “Kusursuz içgüdüsü ve o ilkel kartal bakışıyla bu adam, sağlam ve kısa yollardan kestirme gidiyor, çabanın doruğuna -çabasızlığıyla- yorulmadan kolayca varıyordu (s.328). Zorba kafasında sürekli bir tanrı şeytan mücadelesi barındırmakta. Aslında ikisinin ayrılmaz bir ikili olduğunu, bir bütünün iki yarısı gibi olduklarını düşünmektedir. İyilik- kötülük, güzel-çirkin gibi. Zira kötülük olmazsa iyilik diye de bir kavram olamazdı. “Gidiyoruz, Tanrı yardımcımız olsun” Zorba yavaşça ekledi: Şeytan da” S.29 “Tanrı ile şeytan birdir” s.267 Zaman zaman ise ibreyi şeytandan yana kırmaktadır Zorba. “Bu dünyada iyi olan ne varsa, hepsi şeytanın icadıdır. Güzel kadın, ilkbahar, şarap…Bunları şeytan icat etti. Tanrı da keşişleri, oruçları, adaçayını, çirkin kadınları yarattı” S.244 Zorba’ya göre hayatın anlamı, mutluluklar yaratmaktır. Ancak sevinç yaratıldığı zaman hayatın bir anlam kazandığına inanmaktadır. Ayrıca felsefe yapanların yazı yazmaktan, hayatı yaşayamadıklarını, bu sebeple yazdıkları her şeyin eksik kaldığını da düşünmektedir. “…dünya, kağıt farelerinin ellerine kaldı; sırları yaşayanların vakti yok; vakti olanlar ise sırları yaşayamıyorlar” s.249 5. Zorba ve Vicdan Zorba’nın vicdanını bir zamanlar işlediği suçlar, cinayetler, tecavüzler, gasplar rahat bırakmamaktadır. Yaptıkların utanıyor ama elinden de bir şey gelmiyordur. Öldürdüğü bir Bulgar komitacının kalan çocuklarını gördüğü zaman duyduğu vicdan azabı yakasını bırakmamaktadır. 255 ve 256. Sayfalarda anlattığı hikâye vicdan azabının boyutlarını gözler önüne sermektedir. Aşağıdaki paragrafta da görülebileceği üzere Zorba insanlara acımaktadır. “Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk'tür, bu Bulgar'dır ve bu Yunan'dır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim. Neden? Çünkü bunlar Bulgar'mış ya da bilmem neymiş. Şimdi sık sık şöyle diyorum: Hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. Ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! Hepsine acıyorum işte. Boş versem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. Nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek. Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be. Hepimiz kurtların yiyeceği etiz!“ s.257 Bu arada Zorba’nın Türklerle de kopmaz bir bağı var. Zira Zorba’ya santur çalmayı hiçbir şey beklemeden öğreten kişi Recep Efendi adında bir Türk. Ayrıca aşağıdaki paragrafta görebileceğiniz gibi Zorba’ya hayatındaki en büyük desturu anlatan kişi de yine bir Türk. “Komşumuz ihtiyar bir Türk olan Hüseyin Ağa çok yoksuldu, hanımı, çocukları da yoktu. Akşam eve geldi mi, avluda diğer ihtiyarlarla oturur, çorap örerdi. Ermiş bir adamdı Hüseyin Ağa. Bir gün beni dizlerine aldı; hayır duası eder gibi elini başıma koydu; 'Aleksi' dedi, 'Bak sana bir şey söyleyeceğim, küçük olduğun için anlamayacaksın, büyüyünce anlarsın. Dinle oğlum, Tanrı'yı yedi kat gökler ve yedi kat yerler almaz; ama insanın kalbi alır, onun için aklını başına topla Aleksi, hayırduam seninle olsun, dikkat et, hiçbir zaman insan yüreğini yaralama.' S.312-313 Uzun bir inceleme oldu ama eminim eksik kalan birçok konu vardır bu kitapla ilgili. Aslında kitap demek bile zor geliyor bana,
Zorba
Zorba
bir yaşam kılavuzu. Bu yüzden de mutlaka okunması gereken bir kitap. İnsanın kendi kendi ile yüzleşmesini, korkmadan devam etmesi gerektiği anlatan bir baş yapıt. Kitabı bitirdikten sonra keşke herkesin hayatında bir Zorba olsa diye düşündüm.
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202015,9bin okunma
··
713 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Engin Mavi okurunun profil resmi
Hayatı düşünmeyi yaşamaya tercih eden bir adam gibi Zorba; filozoflar gibi kafayı eğip düşünmeyi bırak da hayatı yaşa, seni tutsak eden bağlarını kopart özgür ol diyebilen bir aksiyon adamı gibi duruyor. Hem dobra dobra hem zorba zorba yaşamış gibi sanki. Kitapçılara gittiğimde raflarda gezinirken elimi sürüp incelediğim temas ettiğim kitaplardan biriydi ama bu incelemeyi okuduktan sonra sanırım raflardan alıp ödeme için kasaya götüreceğim bir kitap olacak. İnceleme hem çok keyifli ve doyurucu bilgiler içeriyor. Teşekkür ederim.
Özgün Coşkun okurunun profil resmi
Düşünmeyi bırak yaşamaya bak diyor bir nevi. Özgürsen hayattan başka ne isteyebilirsin demekte. Okuyunca kesinlikle pişman olunmayacak bir kitap
Hakan okurunun profil resmi
Öncelikle incelemeniz için teşekkür ederim Daha önce okuma fırsatı bulduğum eseri okurken göremediğim yönlerle yeniden hatırlama imkanı buldum. Nikos KAZANCAKİS’in mezar taşına “hiçbir şey ummuyorum,hiçbir şeyden korkmuyorum,özgürüm”sözlerinin yazılı olduğu söylenir. “Zorba”bu söylemin icracısı gibidir. Zorba özgürlüğüne tutkundur. Zorbanın ifadesiyle özgür olmak için ipi koparmak lazımdır. İpi koparmak için de biraz delilik. Romana ilişkin şu küçük notu de eklemek gerekirse roman filme uyarlanmış ve Anthony QUİNN’in muhteşem yeteneğiyle ölümsüz bir kahramana dönüşmüştür Zorba.
Özgün Coşkun okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim. Bahsettiğiniz gibi mezar taşında o söz yazılı, ben de öyle biliyorum. Bir diğer iddia da Kazancakis’in gerçekten de Zorba diye biri ile tanışmış olduğu. Film de çok başarılı. Aslına bağlı kalarak çekilen ender filmlerden biri
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.