SERAP'IN SESİNDE NE VAR?
Kirpiklerini yere düşürmemek için bin yıldır hep ötelere
bakan bir halkın alın çizgileri var. Akşamları kendisi,
sabahları başkası, iki dilli eşikler var Serap'ın sesinde.
Bir gökyüzü var, altındaki acılardan mağrur, bin yıldır
kimsenin bir yere sığdıramadığı. Sesini başka sesler
içinde yeni yeni duymaya başlayan o çekinik kadınların
çocuk sevinçleri var. İki taşın arasında ezilmiş bir
el var Serap'ın sesinde. Bir kuyudan beter adamlar;
Süleyman'ın giderken götürdükleri, götüremedikleri;
güneşin, her yerden daha ağır battığı Hasankeyf; hapishane
camlarına çizilen resimler; Dicle var, dolanı dolanı
varıp Fatma Dikmen'in kalbine akan. Hançepek'te
bizimle İngilizce konuşmaya çalışan o çocuğun merakı,
hevesi, saçlarındaki oyalı toka; bizim o çocuğa olan
bağışlanmaz uzaklığımız var. Celal Güzelses'in Kürtçe
söyleyemediği bütün türküler var Serap'ın sesinde.