Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Düşüncelerle duygular arasındaki ayrımı yapabilecek ve çekilen cefaların, öfkenin, korkunun ve umudun hepimizin içinde yanan vatanperverlik ateşini beslemeye ne kadar fayda sağladığını görebiliriz. Bireysel zemindeki kanıtlara gelirsek, "insanlık komedyasına" şöyle üstünkörü bir bakış attığımızda bile onlarca örnek bulabiliriz. Bu kitabin ilk bölümünde bahsettiğimiz örneklere ilaveten, tek bir Pazar ayinini kaçırmayan kendini dine adamışların, ”dostlarının” itibarını beş paralık etmekte nasıl hiç tereddüt etmediğini; siyasetçilerin hayırseverlikle geçinip iğrenç virane evleri ziyaret etmekten, genellikle pis olan ve her daim kaba saba davranan fakirlere temas etmekten nasıl dehşet içinde kaçtıklarını görürüz. Bazen de şehvetten dolayı vicdanımızın duyduğu rahatsızlığın karşısında nutkumuz tutulur. Bedenin bir noktasında biriken bu salgının normalde kendine en üst seviyede hâkim olan bir zihinde uyandırabildiği aşağılık düşüncelere hayret ederiz. Bu çaresizlik duygusunun insanı yalnızca hayatını değil, dini bir hissin yaratabileceği türden bir izzetinefsi de feda etmeye itebileceğini görürüz. Qui amat non laborat atasözünün özüne inecekleriz: Seven insana aslında her şeyi yapmak keyifli ve kolay gelir. Annelik duygusunun, namus ve vatanperverlik düşüncelerini nasıl kolaylıkla yere serebildiğini görürüz. "Yeter ki yaşasın! Aşağılık bir hayatı da olsa yeter ki yaşasın!" Sonrasında Cornelia'nın ateşli vatanperverliğinde bunun tersi bir olgu buluruz ve en güçlü duyguların bile suni olarak üretilmiş tali duygulara gayet karşı çıkabileceğini görürüz. Bu örnek en derin içgüdüsel duyguların bile kökünden sökülebileceğinin ispatıdır. Bu türden vakalar incelendiğinde -üstünkörü bile olsa- duygusal durumların irade üzerindeki mutlak gücünü kimse reddedemez.
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.