Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

13.bölümden. Bir genç nasıl dejenere olur.
O zamanlar her türlü iyi işe kendini vermeye hazır, dürüst, özverili bir delikanlıyken, şimdi şımarık, aşırı derecede bencil, yalnız kendi zevkini düşünen biriydi. O zamanlar dünya ona sevinçle ve heyecanla çözmeye çalıştığı bir bilmece olarak görünürken, şimdi yaşamdaki her şey, içinde bulunduğu koşullarla belirlenen, basit ve açık şeyler olarak görünüyordu. O zamanlar onun için gerekli ve önemli olan, doğayla, öncelikle de yaşayan, düşünen ve duyumsayan insanlarla ilişki kurmakken (felsefe, şiir), şimdi birtakım gruplarla ve arkadaşlarıyla ilişkileri gerekli ve önemli olmuştu. O zamanlar kadınlar gözüne gizemli ve güzel, daha doğrusu bu gizemlilikleri nedeniyle güzel varlıklar olarak görünürken, şimdi kendi ailesindeki kadınların ve arkadaşlarının karılarının dışındaki bütün kadınların bir tek anlamı vardı onun için: Kadın, artık tadını bildiği bir zevkin en iyi araçlarından biriydi. O zamanlar paraya gereksinim duymuyordu, annesinin verdiği paranın üçte birini bile almayabilir, babasının topraklarından vazgeçebilir ve bu toprakları köylülere verebilirken, şimdi annesinin her ay verdiği üç bin beş yüz ruble az geliyor, annesiyle aralarında para yüzünden tatsız konuşmalar oluyordu. O zamanlar kendini ruhsal bir varlık olarak görürken, artık sağlıklı, kanlı canlı, hayvansal bir varlık olarak görüyordu. Bu korkunç değişikliğin tek nedeni, kendine inanmayı bırakıp başkalarına inanmaya başlamasıydı. Kendine inanmaktan vazgeçmiş, başkalarına inanmaya başlamıştı, çünkü kendine inanarak yaşamak çok zordu: Kendine inandığında sorunlarını kolay sevinçler arayan hayvansal “ben”in yararına değil, neredeyse her zaman bu hayvansal “ben”e karşı koyarak çözümlemesi gerekiyordu; oysa başkalarına inandığında ortada çözümlenecek bir sorun olmuyordu. Her şey zaten çoktan çözümlenmişti, hem de ruhsal “ben”e karşı, hayvansal “ben”in yararına çözümlenmişti. Ayrıca kendine inandığı sürece hep insanlar tarafından ayıplanmışken, başkalarına inandığında çevresindeki insanların övgüsünü kazanıyordu. Öyle ki, Nehlüdov, Tanrı, gerçek, varsıllık, yoksulluk gibi konuları düşündüğü zamanlarda çevresindeki herkes bunu yersiz, kısmen de gülünç bir şey olarak görür, annesi ve halası ona takılarak “Notre cher philosophe”- Bizim sevgili filozofumuz- derlerdi; roman okuduğunda, yakası açılmadık fıkralar ya da Fransız tiyatrosuna vodvil seyretmeye gidip sonra bunları anlattığında ise herkes onu övüyor, bunları yapmaya özendiriyordu. Gereksinimlerini kısıtlama gereği duyduğu, eski paltosunu giymeye devam ettiği ve içki içmediği zamanlar herkes bu yaptıklarını tuhaf olarak görüyor, av için ya da çok süslü bir çalışma odası için büyük paralar harcadığında ise herkes onun zevkini övüyor, pahalı eşyalar armağan ediyordu. Henüz bakir olduğu ve evlenene kadar da öyle kalmak istediği zamanlarda yakınları sağlığından kaygı duyuyorlardı, hatta annesi, oğlunun gerçek bir erkek olduğunu ve bir arkadaşının Fransız sevgilisini elinden aldığını öğrendiğinde üzüleceği yerde sevinmişti bile. ... Nehlüdov, ilk başta bununla mücadele ediyordu ama mücadele çok zordu, çünkü kendisine inanarak iyi saydığı her şey, başkalarınca kötü sayılıyordu ve tam tersine kendisine inanarak kötü saydığı her şey de çevresindeki herkes tarafından iyi sayılıyordu. Sonunda Nehlüdov teslim oldu, kendisine inanmaktan vazgeçip başkalarına inandı. Kendini yadsımak ilk zamanlar hoşuna gitmiyordu, ama hoşuna gitmeyen bu duygu çok kısa sürdü. Nehlüdov bu arada sigaraya ve içkiye de başlayarak çok kısa sürede bu tatsız duygudan kurtuldu, hatta büyük bir hafiflik hissetmeye başladı. Nehlüdov, çevresindeki herkes tarafından onaylanan bu yeni yaşama tutkulu yapısı yüzünden kendini iyice kaptırdı ve bambaşka şeyler isteyen içindeki sese kulaklarını tamamen tıkadı.
··
202 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.