Parayı öznelerarası bir gerçeklik olarak kabul etmek görece daha
kolaydır. Çoğu insan antik Yunan tanrılarının, kötü imparatorlukla-
rın ya da yabancı kültürlerin de sadece hayal gücümüzde var oldu-
ğunu benimsemeye açıktır. Ne var ki hayatımıza anlam veren kendi
tanrımızın, kendi ulusumuzun ya da kendi değerlerimizin kurgudan
ibaret olduğunu kabullenmek istemeyiz. Hayatlarımızın nesnel bir anlam taşıdığına, fedakarlıklarımızın zihnimizdeki hikayelerin öte-
sinde bir değeri olduğuna inanmak isteriz. Gelgelelim birçok insa-
nın yaşamı sadece anlatılan hikayelerle var olur.
Anlam insanların birlikte ördüğü ortak hikayeler ağıdır. Kilisede
evlenmek, Ramazan'da oruç tutmak ya da seçimlerde oy kullanmak
gibi belirli davranışlar neden bizim için anlamlıdır? Çünkü ebevey-
nlerimiz de böyle düşünür, kardeşim de oruç tutar ve tüm kom-
şularımız, diğer şehirlerdeki hatta uzak diyarlardaki insanlar bile
oy kullanır. Peki tüm bu insanlar neden anlatıları anlamlı bulur?
Çünkü arkadaşları ve komşuları da aynı görüşleri paylaşır. İnsanlar
kendi kendini çeviren bu döngüde devamlı birbirlerinin görüşlerini
destekler. Karşılıklı her kabul, anlam örgüsünü herkesin düşüncesi-
ne inanmaktan başka bir çareniz kalmayıncaya kadar güçlendirip sıkılaştırır.