1956'da " Cennetin Kökleri" ile bir yazarın bir kere alabildiği Goncourt Akademisi Edebiyat ödülünü alır yazarımız. Başka kitapları da çıkar. Edebiyat dünyası formdan düştü, yazamıyor artık bla bla diye onu yerden yere vururken kendini gizleyen Emil Ajar'ı yere göğe sığdıramazlar. 1975'te "Onca Yoksulluk Varken" kitabı Emil Ajar'a Goncourt ödülünü getirir. Buraya kadar her şey normal. Ne zamanki Romain Gary 1979'da intihar eder olanlar olur. Geride Emil Ajar'ın kendisi olduğunu açıklayan bir mektup ve hayatını anlattığı bir kitap bırakır. "Çok eğlendim. Teşekkür ederim. Hoşçakalın." diyerek edebiyat dünyası bir kurşunla iki yazarını kaybeder.
Ve hayatından anılarla örülmüş bu kitabında müthiş bir yaşam okudum.Hayatımı yazsam roman olur denir ya. Hah işte bu o roman.
Sevgili Nina'yı saygıyla anıyorum.Çok ilham oldun bana. Tanışmayı çok isterdim.
Kitaba dair: "İnsan bir ömre neleri sığdırır? Annen sana inanırsa, onun inandığı şey olabilir misin? Bir anne çocuğu için neler yapabilir? Çocuğunu ne kadar sevebilir? Bir evlat annesine söz verir mi? Söz verip de tutabilir mi? Çocuklara eğitim önemli midir? Para kazanmak için neler yapabilirsiniz? Başka bir ülkede tek başınıza bir çocukla hayatta kalabilir misiniz? Çocuk büyütülür mü yetiştirilir mi? Annenin duası çocuğunu korur mu? gibi gibi ezber bozan dolu dolu bir yaşam. Iyi ki tanımışım. Sıra diğer kitaplarında.