Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Artık Türk Marşı Çalınmalıdır. Parola: Ben Bir Türk'üm
Bu sürgünlerin hali ve haykırışları beni çok müteessir etti. Bunlarla Osmanlı milleti diye kendimizi aldatmada mana yoktur. Onlar Bulgar, Rum, Sırp, Ulah... Ve büyük kısımları da ayrılmış, müstakil. Geriye ne kalıyor? Arap mı? Sınıf arkadaşlarımın hepsi Türklere her gün lanet yağdırıyor ve Arap istiklâl fikrini besliyorlardı. Arnavutlar mı? Ekserisi iptidai halde... Ne askerlikle ve ne de sair millî işlerimizle alâkaları yok. Bunlar da gittikçe bozuluyorlar. Bereket versin şimdilik aklı erenler Türk milliyetine bağlıdırlar. Manastır'da zabitlerden kaç samimi arkadaşım var hepsi de ancak Türk’üm dedikleri müddetçe hakk-ı hayatları olduğunu tasdik ediyorlar. Bununla beraber Arnavut neferlerinde bile Türklere karşı soğuk hisler görüyorum. Her millet kendi milliyetini iftiharla ilan ve onun etrafında envai teşekküller yaparken ve Türk camiasından ayrılmak için Türk milletinin inhilâline kadar yürüyerek komitalar teşekkül etmişken biz münevver zabitlerin bile bir Türk Birliği teşkilinde bu kadar gecikmemizi büyük gaflet buldum. İsmi isterse İttihat Terakki olsun... Milliyet asrındayız. Her millet gibi biz Türkler de bir varlık yapmalıyız diyerek, Manastır'da zabitan arasında başlayan birliğin, bunun ilk adımı olmasını düşündüm. Bir Türk marşının her akşam kışlanın duvarlarında akisler yapması ve zabitlerin, neferlerin bir ağızdan bunu okuması, bu ilk adım için bir parola vazifesini görecekti. Bu düşüncelerle bir marş yapmak istedim. Fakat güzel bir şey yapamadım. Ömrümde şimdiye kadar dört-beş parça şiir yazmıştım. O da kaç yıl önce... Şiirle uğraşmaya vaktim olmadığı gibi o kadar hevesim de yoktu. Bundan başka ağır ve zamanı tenkit edici sözler aklıma geliyor. Bunu herkesin ağzına vermek lüzumsuz bir tehlikeyi davet olabilirdi. Üçüncüsü de bestesini kim yapacak? Aklıma şair Mehmet Emin Bey'in "Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur / İnsan olan vatanının kuludur” diye Yunan Harbi sıralarında yazdığı türkü aklıma geldi. Kitapların arasında bu vardı. Notası da var. Çok sevindim. Bir-iki gün alay bandosu ile uğraştım. Keman muallimine de geçtim. 15 Nisan Cumartesi günü alayımızın bandosuyla bunu akşam yoklamasından istirahate geçildiği zaman çaldırdım ve ağızdan da söylettim. Ve her akşam da bunun çalınmasını emrettim. Alayda bando olduğu halde çalmıyorlar ve çalışmıyorlardı. Ben haftalarca bunlarla uğraştım, iyi bir hale getirdim ve her akşam askere çaldırtmaya başlamıştım. Bazıları bu cüretimi fazla buluyordu. Türk birliği hakkında fikirlerim takdir olunuyor ve marşında lüzumu tasdik olunuyordu; fakat hafiyelerin ve yahut alaylı veya Arnavut, Arap zabitlerin şikâyeti halinde tehlikeli bir vaziyete düşeceğimden korkuyorlardı. Bunları teskin ediyordum. Marşın vaktiyle yazılmış bir şey olduğunu, şimdiye kadar men olunmadığını, herhangi bir şikâyetin nihayet bunu söylemek yasaktır emrini çıkarabileceğini, hâlbuki görünüşte zararlı bir yeri olmadığından bunun da varit olacağını [gerçekleşeceğini] zannetmediğimi anlattım. Ve korktuğum bizim alaylı Kayserili yüzbaşı ve Arap binbaşıya da şu propagandayı yaptım: "Ben bir Türk'üm"ü Mehmet Emin Bey, Yunan seferinde yapmış. Padişahımız bunu pek beğenmiş. Sık sık hâlâ çaldırıyormuş. Bunun güftesini benden istediler, ben de yazıp yazıp herkese dağıttım. Hiç sızıltı çıkmadı. Güftesi Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur Sinem özüm ateş ile doludur İnsan olan vatanının kuludur Türk evladı evde durmaz giderim Yaradanın kitabını kaldırtmam Osmancığın bayrağını aldırtmam Düşmanımı vatanıma saldırtmam Tanrı evi viran olmaz giderim Bu topraklar ecdadımın ocağı Evim, köyüm hep bu yerin bucağı İşte vatan, işte Tanrı kucağı ... giderim. Tanrım şahit, duracağım sözümde giderim. Milletimin sevgileri özümde Vatanımdan başka şey yok gözümde ... ilk .. Hangi Türk'tür gerdenine urgan kementi vurdurur Hangi Türk'tür mescidine çanlı kule kurdurur Milletimiz köle olmaz böyle günde kim durur Biz Türkleriz Kızılırmak olur böyle taşarız Süvari fırka merkezi 14 Nisan'da Selanik'e nakletti. Esasen varlığı ile yokluğu müsavi idi. Türk marşını bunlara dinletemedim. Trende yine birkaç Bulgar sürgünü vardı. Benim ilk defa olarak bir “Ben Bir Türk’üm”ü çaldırdığım akşam pek neşeliydim. Bunun ilk satırı da ne güzel şey: Ben bir Türk'üm... Bunu artık her Türk ve sair milletten dahi olsa Türk camiasında samimi çalışan diğerleri de gurur ve samimiyetle telaffuz ediyorlardı. Aferin şu Mehmet Emin Bey'e. Gıyabi olarak kendini takdir ettim ve hatıra defterime geçirdim. Kaç gündür bununla uğraştığım halde o kadar ruhuma işlemiş olacak ki, bandoda çalınır ve söylenirken daha büyük iftihar duydum. Durup dinlenmeden kaç defalar, “Ben bir Türk’üm” deyip duruyorum... Bu akşam garip bir şey de öğrendim. Fakat marşın ağızlara düşmesinden pek keyifli olduğumdan o kadar içerlemedim. Koca bıyıklı bir İtalyan yüzbaşısı var, herkesin gözüne batar, sinirine dokunur. Palavracı bir adama benziyor. Geçen sene köylerde bir jandarma müfrezesiyle gezerken bir Bulgar çetesine rast gelmiş, çete zayıfmış. Müfreze kumandanı çavuş, ateş ettirmek istemiş, İtalyan yüzbaşı mani olmuş ve çeteyi yanına çağırmış, konuşmuş sonra da selamlaşıp ayrılmışlar. Çavuş, Manastır'a gelir gelmez Türk makamlarına şikâyet etmiş. Fakat haksız çıkmış. Palabıyık yine vazifesinde namuskârane çalışıyor. Ne berbat vaziyet. Jandarma tensikine memur herifler hazinemizden müthiş para da alıyorlar ve bize ihanet ediyorlar. Sonra zavallı Türk oğlu, dolaş çetelerin arkasında. Fakat artık Türk de zavallı değil, çünkü “Ben bir Türk’üm”... Ne âlâ oldu bu iş. Ahvâle kızar kızmaz ben bir Türk'üm diye tutturmak insanı teskin ediyor. Elbette bir gün Türk milleti de cihanda kendisine hürmetler yağdıracaktır. Osmanlı kozmopolit camiasına hakaret ve tecavüz yalnız Türk'e olacağına biz Türkler de diğer unsurlar gibi Osmanlı camiasına ve Osmanlı istibdatına karşı olsun... Abayı neden biz Türkler giymeli? Asırlarca vur abalıya... Gittiği halde aklımız hâlâ başımıza gelmedi. Muhtelif unsurlar içimizden bizi yiyor bitiriyor. Hiçbir millî birlik olmazsa toptan devrileceğimiz muhakkaktır. Acaba bu Makedonya yangını ki kaç senedir söndürmeye muvaffak olunamadı, bütün vatanı ve milleti yakacak mı? Makedonya'da yer yer jandarmayı ıslah diye yerleşen devletler birbiriyle anlaşıp da bizi paralamayacaklar mı? Gerçi işlere karşı bitaraf görünen bir millet var: Almanlar... Gerçi bu millet kendilerine aslan payı da verilse felaketimize razı olmayacak mı? Gerçi Fransızlar, İngilizler, Ruslar ve Almanlar boğazlara karşı ayrı ayrı hassas ve onu mukaddes bir emel gibi tanıyarak asırlarca boğuşup durdular. Hele Prusya teşekkülünden beri daha başka hislerle mütehassis [duyguları kabaran] bütün Almanları etrafında toplayarak muazzam bir Almanya vücuda getirdikten sonra en uzakta kalmasından, yolları karadan ve denizden boğazlara yakın olanların emellerine karşı, oranın sahipleri kadar muarız [karşı çıkıyor]... Padişahı korkutmamak, Türk ordusunu ıslah etmek gibi hayırhah işleri de gösteriyor. Fakat mesele iki türlü hallolabilir. 1- Ya anlaşırlar, 2- Ya çekişirler ve çarpışırlar. İdari ve mali kontrol hususunda kendisi karışmadığı halde diğerleri pekâlâ anlaştılar. Her ne hal ise... Bizi kurtaracak ancak biziz. Türkleriz. Mademki Makedonya bugün bizimdir, bunu kurtarmaya çalışmalıyız. Bu çalışmak icabında, yani umumi bir ittifak karşısında, Türk milletini olsun kurtarmalıdır. Bu da Manastır zabitleri arasında başlayan ittihadın ve Türk ruhunun bütün ordularda ve münevverler arasında başlamasıyla mümkündür. .....
·
191 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.