Birkaç günden beri süregelen muson yağmurları, gümrah yaprakları göz alıcı bir yeşille cilalamıştı ve yerdeki köklerden yabanıl bir koku yayılıyordu. Taştan kuş, yeşillik okyanusunun ortasında, geçen günkü duruşunu bozmadan, kanatlarını
açmış, uçmaya hazır dikiliyordu. Ama kuşkusuz bunun gerçekleşebilme olasılığı yoktu. Ben bunu biliyordum, kuş da öyle. Bu taşlaşmış duruşuyla, sadece bir yerlere götürülmeyi ya da kırılıp yok edilmeyi bekliyordu: bahçeden çıkabilmesinin bunlardan başka yolu yoktu ki. Bu manzarada kıpırdayan tek şey, bir şey arayan, ama aradığının ne olduğunu unutmuş biri gibi oradan oraya uçan bir kelebekti. Böyle beş dakika boşuna arandıktan sonra başka bir yere uçup gitti.