Sidarta ‘yı henüz okumuşken ve etkisindeyken, aklımda en çok kalan şey, evden kaçışların önünde sonunda hep bir “eve dön!” daveti beklentisi barındırdığıdır. Walter Benjamin, 15’ine varmadan evden kaçmalı diyor insan, kaçacaksa. Oysa dönmeye muhtaç bir yüz ve cesaret, hep bir terkedilenin çağrısına muhtaç. Bu insanlar, neden dönmek zorunda? Çünkü evi terkettiren amaç, aynı zamanda onun yolculuğunda kör eden şey. Ona odaklandığından, mutlak doğruyu ona hapsettiğinden etrafına kördür ve asıl aradığı şey etrafında apaçık ve öylece durur. Sidarta bunu yaşlılığında, ölümüne yakın fark eder ama bize bunu erken bildirir, bedelini eve dönmemekle ödeyerek!