Daha çocukken özgürlüğünü yitiren ve yaşı küçük olduğu için bir şey yapamayan, hayatta kalmak için hep haklarından fedakarlık etmek zorunda kalan insan, görünürde durumu kabullenmiş ve teslim olmuş gibidir.
Ama geride kalan boşluğu çok farklı bir şeyin, yani öfke ve nefretin, doldurduğunu keşfetmek için fazla derine inmemiz gerekmeyecektir.
Hiç şüphesiz bu nefret, bireyin var olma hakkının ne derece çiğnendiğiyle orantılı olacaktır.
Nefret daima bastırılan bir duygu olmuştur.
Ne de olsa bir köle, sahibine olan nefretini açık açık ifade edemeyeceğini bilir.