Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ne zaman havaya girsem, şöhretin şuh çekimine kaptırıversem kendimi, birisi kulağıma usulca fısıldasın isterdim şu kabir kapısı gerçeğini. Ne zaman alkış tufanından, kalabalığın iltifatından, imza kuyruğunun uzamasından kendime pay çıkarsam, birisi gözlerime ı / şıkça göstersin isterdim şu kabir kapısı fotoğrafını. Ne zaman, “dinleyici yok ki...” diye sitem ettiğimde, diziyi terk ederek, derbi maçını unutarak, boş koltukları utandırarak karşıma gelen “az”ıcık insanın gözünde azaldığımı zannetsem, birisi kalbimin zarlarına ipekçe değdirsin isterdim şu gaybî teveccühü, şu görünmez alkışı ve şu sahici izdihamı: “...Rıza-yı İlâhî ve iltifat-ı Rahmânî ve kabul-ü Rabbânî öyle bir makamdır ki, insanların teveccühü ve istihsânı, ona nisbeten bir zerre hükmündedir. Eğer teveccüh-ü rahmet varsa, yeter. İnsanların teveccühü, o teveccüh-ü rahmetin in’ikâsı ve gölgesi olmak cihetiyle makbuldür; yoksa arzu edilecek bir şey değildir. Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez.”
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.