Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bin yıldır değişmeyen insanlık.. günümüz aynı sorular, aynı cevaplar
Yukarıdaki sözlerime, tasavvuf âlimi olduğunu iddia eden biri de tasavvuf yolunda ulaştığı yüksek mertebe sayesinde artık ibadet etmeye ihtiyacının olmadığını söyleyerek karşılık verdi. Bir üçüncüsü ise, her şeyi mübah sayanların ortaya attıkları şüphelerden birini gerekçe göstererek cevap verdi. Bunlar kesinlikle tasavvuf yolundan sapmış kimselerdir. Dördüncü kişi, Ta'lîmiyyecilerle oturup kalkan biriydi, o da şöyle dedi: "Hakikati bulmak zordur. Ona varan yol çetindir. Hakikat konusunda ihtilaflar da çoktur. Mezheplerin bazıları diğerlerinden daha haklı değildir. Aklî deliller de birbiriyle çelişmektedir. Bu konuda şahsî görüşleriyle ortaya çıkanların görüşlerine de güvenilmez. Ta'lîmiyye mezhebine çağıranlar da ellerinde delil olmadığı hâlde hüküm verme çabası içindedirler. Buna göre ben, şüpheli olanı alma karşılığında kesin olanı nasıl bırakırım?!" Beşinci kimse de dedi ki: "Başkasını taklit ederek böyle davranıyor değilim. Ben felsefe ilmini okudum ve peygamberliğin hakikatini kavradım. Peygamberliğin özü, hikmete ve maslahata dayanmaktadır. İbadetlerden maksat da halkın cahillerini kontrol altına almak; onların birbirlerini öldürmelerini, birbirleriyle çekişmelerini ve dünyalık arzuların peşinde sürüklenmelerini önlemektir. Ben cahil halktan biri değilim ki kendimi yükümlülükler altına sokayım. Ben bilge biriyim ve ancak bilgeliğin ardınca yürürüm. Bilgeliği çok iyi bilmekteyim, bu konuda başkasını taklit etmeye ihtiyacım da yoktur!" İlahiyatçı filozofların doktrinlerini okuyan ve İbn Sina'nın, Ebû Nasr Farabî'nin kitaplarından ilim öğrenen kimselerin imanının gelip varacağı son nokta budur! Bunlar, İslam'ı kendilerine süs malzemesi yapmışlardır! Onlardan bazılarını Kur'an okurken, cemaatlere katılıp namaz kılarken, dilleriyle dini yüceltirken görebilirsin. Fakat diğer taraftan içki içmekten ve dinin yasakladığı bazı günahları işlemekten vazgeçmezler. Bu insanlardan birine "Madem peygamberlik gerçek değil, o zaman niçin namaz kılıyorsun?!" diye sorulduğunda şu cevabı verebilir: "Namazı hem jimnastik yapmak, hem halkın bir geleneği, hem de malımı ve ailemi korumaya vesile olduğu için kılıyorum." Hatta o kimse bu soruya cevap olarak "Din doğru, peygamberlik haktır!" da diyebilir. Ona "Niçin içki içiyorsun?!" diye sorulduğunda da şu cevabı verir: “İçki, insanlar arasında kin ve düşmanlığa sebep olduğu için yasaklanmıştır. Ben, sahip olduğum bilgelik sayesinde bunlardan uzağım. İçkiyi zihnimi güçlendirmek için içiyorum." İbn Sina, yazdığı bir vasiyetinde bildirdiğine göre, kendisi, neleri yapıp neleri yapmayacağını sayarak Yüce Allah'a birtakım sözler vermiştir. Bu sözleşmede, dinin hükümlerine saygı duyacağını, ibadetleri savsaklamayıp gereği gibi yerine getireceğini ve içkiyi de zevk için değil sadece tedavi ve şifa maksadıyla içeceğini bildirmiştir. İmanının en duru ve ibadetlere bağlılığının en ileri noktasında bile şifa maksadıyla içki içmeyi dînî yasakların dışında tutuyordu. İşte filozoflardan mü'min olduklarını iddia edenlerin imanı böyledir. Halktan bir kesim onlara aldanmıştır. Felsefecilere karşı çıkanların itirazlarının zayıflığı bu aldanmayı daha da arttırmıştır. Çünkü bu itirazcılar, sebebini daha önce açıkladığımız üzere, geometri ve mantık gibi kendileri için de zorunlu olan birtakım ilimleri reddederek onlara karşı çıkmışlardır.
Sayfa 189Kitabı okudu
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.