Gönderi

328 syf.
6/10 puan verdi
·
39 günde okudu
𝑰'𝒗𝒆 𝒂𝒍𝒘𝒂𝒚𝒔 𝒃𝒆𝒆𝒏 𝒂 𝒓𝒆𝒂𝒅𝒆𝒓. 𝑰𝒕'𝒔 𝒊𝒏 𝒎𝒚 𝑫𝑵𝑨. "Tell Me Three Things", Türkçeye aynen "Bana Üç Şey Söyle" olarak çevrilen Julie Buxbaum'un çerezlik gençlik kitabı. Aslında "reading slump"a gireceğimi anladığımda okumaya karar vermiştim, basit bir kitap olacağını düşündüğümden de bari İngilizce okuyayım dedim ve çıkacağım yerde ×2 şeklinde girdim. Bunun iki sebebi var. İlki kitabın benim adıma kendini okutmaması, ikincisiyse basit olarak beklediğim İngilizcesinin öyle olmaması. Ki bunun sebebi de çok fazla gençlerin kullandığı sokak ağzının, yeni ve uydurma kelimelerin kullanılmasıydı. Böyle olunca bilmediğim ve sözlükte de bulamadığım bir sürü kelimeyle karşılaştım. O yüzden belki çevirisini okusam daha çok keyif alabilirdim (ayrıca Yabancı Yayınları'nı tebrik etmek lazım kapsğı çok daha güzel olmuş). Öncelikle konusundan bahsedeyim. Ana karakterimiz Jessie. Yakın denebilecek bir zamanda annesi ölmüş ve o bundan çok etkilenmiş, öyle ki günleri, saatleri ve dakikaları biel sayıyor. Babasının zengin bir kadınla tanıştıktan sonra başka bir şehirde yaşama kararı almalarıyla Jessie'nin annesinin ölümünden sonra sarsılan hayatı bir kez daha değişime uğruyor. Hayal bile edemeyeceği lüks bir evde, özel bir lisede, üvey bir kardeşle, en yakın arkadaşından uzak yani kısacası yepyeni bir hayata başlıyor ve bundan hiç memnun değil. Üvey kardeşi onu pek takmıyor, okuldaki çocuklar ona zorbalık yapıyor, para kazanmak için iş bulması gerekiyor, yeniden evlendiği için babasına kızgın... Ama daha ilk günden Somebody Nobody takma isimli biri ona mail yoluyla ulaşıyor ve ona yeni okulunda yardımcı olmak istediğini söylüyor. Jessie baştan bunun bir şaka olduğunu düşünse de SN gayet ciddi çıkıyor ve gerçek kimliğini söylemeden konuşmaya başlıyorlar. Ve aralarında "bana üç şey söyle" oyunu ortaya çıkıyor, kitabın da adı buradan geliyor. Kitabın ilerleyen zamanlarında Jessie'nin yeni hayatına adapte oluşunu görüyoruz. Kendine bir kitapçıda iş buluyor, kitapçının sahibi olan kadının oğlu okuldaki rock müzik grubunun solisti Liam çıkıyor, onunla arkadaşlığa başlıyor. SN'in tavsiyeleriyle Dri ve Agnes diye iki kızla yakın arkadaş oluyor. Hoşlanmaya başladığı gizemli Ethan ile edebiyat ödevi için buluşmaya başlıyorlar. Ve bu süreçte Jessie'nin hayatı yavaş yavaş toparlanırken SN'in kim olduğu hakkında da fikirleri oluşmaya başlıyor. Ve sorun da buralarda oluyor. En son "Satır Aralarında Buluşalım" kitabında bu kadar "gizem yaratılamayan gizem" okumuştum sanırım. Yani şöyle, kitabın ilk bir iki bölümünü okumanız son sayfayı bile tahmin etmenizi sağlıyor. Hiçbir şaşırtma yok. Hatta muhtemelen üstteki özetten bile SN'i tahmin ettiniz. "Satır Aralarında Buluşalım"da yine de kitabı bir hayli sevmiştim, okuması çok keyifliydi ama bu kitap için aynısını diyemeyeceğim. Resmen okurken sıkıldım. Aralara katılan seks mevzuları da çok gereksizdi. Aşk desen tuhaftı. Bir tek Ethan karakterini çok sevdim ve onu okumak hoşuma gitti ama bana kalırsa kitap boyunca oldukça azdı. Jessie'nin SN'i her seferinde yanlış tahmin etmesi can sıkıcıydı. Kurgunun basitliği bir yerdem sonra yorucu bile gelmeye başladı. Ama daha en baştan beklentim bundan daha fazla ve farklıydı. En büyük sorun da bu oldu. Ne böyle yazın okunan çerezlik, motive edip eğlendirici kitaplardandı ne üzücü dramatik kitaplardandı. Klişeler iyi kullanılmamıştı. Bilmiyorum. Okurken bir gençlik kitabından bekleyeceklerimi karşılamadı ve beni ikinci kez "reading slump"a soktu. Neyse ki bitti, dediğim için sevdiğim ya da tavsiye edeceğim bir kitap olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim...
Tell Me Three Things
Tell Me Three ThingsJulie Buxbaum · Delacorte Press · 2016428 okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.