“KATRE-İ MATEM: Adındaki eşsiz Mor Lâle’nin hikâyesi…”
‘Lâle’yi sever misin?’
‘Yanağının renginden mi?’
‘Hayır, aşkın renginden: Mor Lâle!..’ (alıntı)
Kitabımızdaki zaman 18. yüzyıl;
Mekânımız Osmanlı dönemi İstanbul’u;
Dönemin padişahı Sultan III. Ahmet ve veziri Damat İbrahim Paşa;
Lâlelerle bezenmiş Payitahtın sokaklarında geziyoruz. Halk sefalet içindeyken, sarayın zevk ve sefa içinde yaşayışına tanık oluyoruz.
Kitabın kapağında gördüğümüz Lâle’den de anlayabiliriz ki, konumuz Lâleler, yaşanan bir aşk, kurulan tuzaklar, Patrona Halil İsyanı sonrası katliamlar ve bir sis perdesinin ortadan kalkması.
66 Soruluk bir cinayet araştırması ile hikâye anlatılmaya çalışılmış..
Kitabın açıklama bölümünde, 
İskender Pala eseri kendisinin aslında yazmadığından bahsediyor. Hikâye, müzayededen alınan el yazması bir kitaptan alınmış. İskender Pala bir müzayedede el yazması bu kitabı görür ve içindeki hikâyeyi Latin harflerine çevirip biz okurlarına sunar. Bu el yazmasının kimin ne zaman yazdığı hakkında hâla net bir bilgi yoktur ve Osmanlı tarihinde gizli tutulan ve bilinmeyen bu hikâye hâla gizemini korumakta. Ama bu kitapta adı geçen kişilerin hepsi gerçek..
En çok hoşuma giden kitapta bölüm sonlarında ‘derkenar’ başlıklarıyla anlatılan Leyla ile Mecnun’dan, Yusuf ile Züleyha’dan küçük küçük hikâyelerdi. Alıntılarımda bunlardan bahsetmiştim..
Hem bilgi içerikli, hem de anlatımıyla dikkat çeken bir kitap. Lâlemizin geçmişini okumak ve hakkında az bilinenleri paylaşmak güzeldi. Hafız Çelebi’nin Lâleye olan ilgisi ve onu yaşatıp daha ileriye taşıma çabası hoşuma gitti. Keşke Lâlemize onun kadar sahiplenebilseymişiz.
Her ne kadar çiçeğimizi Felemenk diyarına kaptırmış olsak ta, benim için Lâle her zaman Türkiye’nin sembolüdür ve Türk kalacaktır..
Tarih, kültür, macera ve edebiyata ilgi duyanların keyifle okuyacağı bir kitap…
·
1 artı 1'leme
·2.229 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.