Makyajsızdır bu güzel çehreler
Yüzlerini sen pudrasız bırakma Allahım
Ya kaldır şu FaceSwaplarını
Ya fondotensiz bırakma Allahım..
Toplanın ey Goriot Baba’nın kızları,siz de Laios’un şişikliği kollarına vurmuş dar t-shirtlü oğulları.Bu kitap size inmiş İncil’dir.Gelin okuyun,topluca okuyun ve resmini instagrama Brazil Santos’la beraber atmayı unutmayın.Siz ki toplu(pardon kolektif kelimesini daha çok seversiniz) eylemleri çok seversiniz.Siz ki biribinizi taklid ederek farklı olduğunu zanneden aslında klonlanmış bir tek hücreliden ileri gidemeyen şuursuz bir yığınsınız.Tanrı artık helak etmiyor,kitap yollamıyor,kitap yazacak zekalar yolluyor.Gelin dinleyin bu akademik peygamberin,makine gıcırtısını benzeyen çığlıklarını…
Okuyun ister yaradan rabinizin adıyla okuyun,ister maymunlarınızın ya da putarınızın adıyla okuyun.Bu kitap size inmiş İncildir..Bu kitap sizin kötülüğünüzün aynasıdır.Sizin makyaja ve protein tozlarına ve hatta serenay Sarıkaya pantolonlarına harcadığıklarınızın akıttığı kanın,yeşerttiği,kökleştirdiği yoksulluğun ağır bilançosudur..Dizilerin size al,illede al,kesinlikle al dedikleri şeylerin sizin nasıl ruhunuza Faust’tan daha ucuza sahip olduğunun resmi ve bilimsel kanıtıdır.Siz ki “kirlenmek güzeldir” diye diye kendinizi lağım sularıyla yıkayıp sonra o su da kendi bulanık silüetinize aşık olan bir avuç kepaze;akşamları nasıl da vatan kurtarıyorsunuz.Siz ki cırtlak sesinizin aksisedasını dinlete dinlete,aldığınız her ürüne burun kıvırıp bir yenisini alırken Afrikalı çocuğun açlık iniltilerini 5 hoparlörlü telefonlarıyla paylaşırken hiç ama hiç utanmıyorsunuz ya..Okuyun,okuyun da görün gerçek yüzünüzü.Evet bacağınız var,bacağınız her şeye kadir.Adonisleriniz sizi artemise kadar fırlatacak bir top ateşi kadar güçlü..Ve evet hayat sadece sizin için bir dış güzellik vizyonundan ibaret..Yüzsüzlüğünüzü örtmeye kaç kilo makyaj yeter..İçinizdeki boşluğu doldurmaya kaç kilo protein tozu?
Amacım hakaret etmek değil,genellemek de….Bu çağı görenlerin başka bir cehenneme ihtiyacı yok.Cehennem bu çağın,bu insanların,bu tüketim canavarlanının ta kendisi..Delirmek tek çözüm garantisi.Tımarhane kaçacak tek barınak..Deliremiyorsan,sürünürsün.Sistemi fark ettiysen dirhem dirhem çürürsün.Sokratesi öldüren rejim senin de sonunu hazırlar.İşte Tüketim Toplumu.İşte insanlığın binlerce yıl sonra ulaştığı distopya..(Çoğuna göre ütopya tabi) Makyaja harcanan milyar dolarlar,insanlar sefaletle boğuşurken,evleri yokken yapılan dini mabetler,saraylar..Beyninden fikir yerine kas fışkıran erkekler,zihinleri liposakşınlı kadınlar..Memur babalara çemkirerek alınan aplle marka telefonlar..Öğrenciyiz abi diyip,dolmuşa verilen 25 kuruşu hesaplayıp bir bardak Mocha’ya verilen 15 liralar..Sonra özgürlük narası altında aşkı kedi ve köpek gibi önüne gelen herkesle çiftleşmek zannedip kirleten şuursuz yığınlar..Ve seküler Müslümanlar,US POLO marka türbanlar..Küçümseyici bakışlar,cool hareketler,vicdansız bir nesil..Uydurma,yapmacık Hümanizm oyunları..Bu kitap sizi anlatıyor.Sizi bak üstüne basa basa söylüyorum başkası değil.Siz ki sizi anlatan şeyleri çok seversiniz.Herşeyin ambalajına bakıp ona göre alırsınız.Alacağınız kitabı dahi içeriğine göre değil kapağına göre seçersiniz.Vitrinler zihininizin pusulasıdır,reklamlar navigasyonunuz,diziler aynalarınız..Okuyun bakalım anlayabilecek misiniz? Bu Fransız size kibarlar aleminden, champs elysees’ten seslenmiyor olsa da Loreal Paris’i çağrıştırıp belki kendini satın aldırabilir..Kim bilir..Okumazsınız,ben de kime ne anlatıyorum..5. sayfada ayy ilerlemiyo yhaa.s Bu kitabı yazan adam delirmiş diyeceksiniz..Sakın ha uyanmayın bilmek lanettir,cehalet mutluluk…
Tüketim Toplumunu tarif etmeme gerek yoktu aslında.Edemedim de zaten.Elimde büyülü sözcükler yok..Cemil Meriç var bakalım ne diyor;
ONLAR SÜRÜ YAVRUM
Kervanlar geçiyor uzaktan, yollar sisli, ufuk görünmüyor. Faust meçhulü sattı Şeytana. Olmayanı sattı. Yıldızlara tırmanan bir merdi-ven hayat, bir ucunda madde, âciz ve hantal; bir ucunda, Tanrı.
Onlar sürü yavrum. Zincirlerinden başka kaybedecek neleri var? Karanlıktan geldiler, karanlığa gidiyorlar. Ummandaki dalgalar gibi sayısız. Tarihi yok bu sürünün. Macerası yok. Yıldızlara tırmanan merdivenden habersiz. Yürüyen, esneyen, tepinen ve öğrendiği sesle-ri tekrarlayan uzviyet. Kafanın vecdinden habersiz. Bu sarhoş karna-val alayını yıldızlar, yüzbinlerce yıldız, kayıtsız bakışlarıyla seyredi-yor. Hepsinin hayatı üç kelimenin içinde, hatta bir kelimenin: yaşamadılar. Kaya nasıl beyin olmuş, bilen yok. Yapma çiçek gibi ür-permeyen, kokmayan, yaşamayan milyonlarca, milyarlarca beyin var. Bu kervanın arkasından koşma çocuğum! Onların yöneldiği iklimler-de sam yelleri eser kış yaz. Sarayları çingene çadırından daha sevim-sizdir. Ne yapsınlar? İsa, "onları affet Allahım" diyordu. Onlar mı Alla-hı affetsin, Allah mı onları?
Peki bizim satacak bir şeytanımız var mı? Peki satacak bir ruhumuz? Satacak ve alınacak aşklarımız,iş gücümüz,emeğimiz,dostluklarımız var..Her şey bir Pazar malzemesi.İsmet Özel’in dediği gibi;”Biz şehir ahalisi üstü çizilmiş kişiler….”
Biz kazanılmadan kaybedilmiş istikbalin elinde telefonla bekleyen ve çiçeği böceği,doğayı ve insanı yalnız orada bilen bir nesiliz.Sokakta değil,telefonda çocukluğunu geçiren.Ağaca beş dakika bakan insanın psikiyatrik olarak hasta sayılacağı ama telefonlarla saatler geçirince normal birey statüsünde yer alacak bir nesil.Aptallığın zeka,Dehanın ise delilik sayılacağı bir nesil…
İzninizle bu anlamsız yazıyı yazdıktan sonra ben delirmeye gidiyorum.Siz de telefonunuza dönün ya da siz de delirin,izin verirlerse tabi..
Bataklıktan göklere süzülen bir tarla kuşu gibi kasıklarıyla düşünen ve göbekten aşağısıyla yaşayan bu azgın hergele sürüsünden uzaklaşmaya bak. Yoksa gübresin, leş gibi gübre.
(Jurnal, Cemil Meriç)
Sömürgecilikten bu yana, farklı olanı ve "öteki"ni yok etmiş olan Batı, artık "aynı"nın aynasında, kendi kendinden üreyen ve türeyen cinsiyet ve zihniyetleriyle birbirinin kopyası olan bireylerin dünyasıdır. Artık "öteki cehennemi"nde değil, kendi cehenneminde yaşayan bu insanın bir diğerinde keşfedebileceği hiçbir şey kalmamıştır; çekici tek şey nesnelerdir...
Kötülüğün Şeffaflığı/Jean Badrillard