Lâkin, halifesi olduğumuz bu âlemin yorumlanması, geçen asırlarda materyalist anlayışa sahip—ya da en azından laik—bilim adamlarının ipoteğine düşmüşse; o yüzden bilim de onların esiri olmuşsa, bize ne düşüyor? Bu ‘oldu-bitti’yi kabullenmek mi? Yoksa, ‘yitik hikmet’i, ait olduğu yere iade için, yabancı ellerden kurtarmak mı? Kendisine bulaşan her türlü maddeci yorumdan temizleyerek onu asliyetine kavuşturmak mı? Ki bu, halife olarak emanete sahip çıkmanın lâzımı olsa gerek.