İnsanın kaderi daima hep hoşnut olmak değildir, yoksa hâlâ ağaçlarda yaşıyor olurduk. Birisi de çıkıp diyebilir ki: öylesi daha iyi olurdu. Sanatların ve bilimlerin tarihi, insanların ne kadar dikkate değer gelişmelere kadir olduğunu gösteriyor. Bu gelişmeye katılanların birçoğu eserlerini hoşnutluktan yaratmamış, keşiflerini hoşnutluktan yapmamıştır. Galilei ve Einstein gibi kâşifler kafalarını çatlatırcasına düşünmeye gömülüp durmasalar, Madam Curie gibi araştırmacılar hayatlarını riske etmeseler, ne olurdu? Ona bu dünyada bir çare bulunsa, Heinrich von Kleist’ın eseri meydana gelir miydi? Kendine ve sanatına bakarken hiçbir gerginliği olmasa, Vincent van Gogh fırçasını tuvale öyle şiddetle vurur muydu? Sisyphos Efsanesini yeniden anlatan Albert Camus’yü mutlu bir insan olarak mı düşünmeliyiz?