Gönderi

Bir zaman ben de Kahhar esmasıyla nefsimi kahrettim, aşk ateşinde yandım kül oldum. Sonra ariflerin kutbu Terzi Babam beni küllerinden diritti ve böylece meczup olmamı engelledi. Rabia el Adeviyye, kendisine yapılan evlilik tekliflerini bedensel bir arzusunun kalmaması gerekçesiyle geri çevirmesiyle ünlüdür. Fakat aynı Rabia el Adeviyye, ibadetinin gerekçesini aşk olarak izâh eder. Hallacı Mansurun da tasavvuf anlayışının merkezinde aşk vardır. Fark aleminde Leyla ile Mecnun yani gece ile gündüz sonsuz bir döngü ile birbirini takip eder, sabah namazı sularında yakınlaşırlar ama hiçbir zaman birbirlerine kavuşamazlar. Bu nedenle dervişler seyri sülukun başında ayrılıktan yakınırlar. Çıkardığı sesi inlemeye benzettikleri için "dertli dolap" dedikleri su değirmeninin mecazını çok severler. Dertli dolap suyun içindedir ama suya hasrettir. Seyr-i sulükün sonunda eşyayı cem eden, erik dalına çıkıp üzüm yiyen dervişler içinse Hakk olan varlık birdir; aşık olan, aşk ve aşık olunan birdir. Gece ile gündüz, Doğu ve Batı, zahir ve batın birdir, Hakk’tır. Burada artık ayrılık olmaz. Karşı cinste ya da kendi cinsinde Cemal esmasi tecelli eder ve derviş hayranlıkla o tecelliyi seyreder. Bu, güzele değil güzelliğe duyulan tutkudur. Güzel geçicidir, Tanpınar'ın deyişiyle "etin buruşmasıyla" ona duyulan sevgi yiter. Rabia el Adeviyye'nin yaptığı gibi ete galip gelmek, zor bir imtihandır.
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.