Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Farkındalığın Dili
Farkındalığın Dili
,
Atasoy Müftüoğlu
Atasoy Müftüoğlu
'nun okuduğum ilk kitabı oldu. Bu kitabı ilk gördüğümde özellikle ismi dikkatimi çekti. Pek çoğumuzun gündelik yaşamda sıkça duyduğu, ancak herkesin kendi ilgisi, gayreti ve nasibince edindiği "farkındalık" ve iletişimin olumlu veya olumsuz yönde anahtar belirleyicisi "dil" kelimelerinin güzel bir kombinasyonu. Bir cümlede özetlemek gerekirse, yazar, İslâm dünyasının 16. yüzyıldan itibaren yükselişinin durduğunu, ırkçılık ve devlet kutsaması sarmalında Müslümanların fikrî gelişmesinin gerçekleşemediği ve uzlaşı kültürüne sahip olamadığı, nicelik ve çıkar öncelemesi nedeniyle değerlerin arka plana itildiği, bu nedenle halkların kültürsüzleştiği ve sıradanlaştığı, kapitalist-liberal-seküler Batı dünyasının hegemonyası altında kalan İslâm toplumunun özgün bir fikrî hamle yapamadığı ve edilgen bir pozisyona razı olmak durumunda bırakıldığı düşüncesinde (#206170083, #206171191, #206171782) . Partizanlığa, ideolojik yaklaşımlara, ırkçılığa, mezhepçiliğe, konformizme, sömürgeciliğe ve yayılmacılığa, aşırı güvenlikçi politikaya ise karşı durduğunu sıklıkla ifade etmekte (#206173045, #206163942, #206169346, #206170859).
Atasoy Müftüoğlu
Atasoy Müftüoğlu
, bir taraftan modern zamanların Batı'yı ve İslâm toplumunu kendine yabancılaştırdığını, vicdan, sağduyu ve ahlâk anlayışını olumsuz etkilediğini (#205947675) ifade ediyor, diğer taraftan uzlaşı kültürünün önemine vurgu yapıyor (#205948675). Kitapta dikkate ve üzerinde düşünmeye değer konular şunlar oldu: * İslâm dünyasında düşünsel ve fikri gelişimden, bilge ve filozoflardan ziyade "güçlü lider" kültünün daha çok rağbet görmesi (#206164833, #206183527), * Popülist ve hamasî söylemlerle bezenmiş propagandanın ve rıza mühendisliğinin bu anlayışın anahtar unsuru olduğu (#206162166, #206173184, #206183866, #206184153), * Lider kültünün, politik gündemin ve çıkar öncelemesinin beraberinde getirdiği entelektüel yoksulluk, ufuk daralması ve ahlâki bozulma (#206162693, #206166052, #206169743, #206171782, #206173902, #206179945), * Modern ve özgün bir perspektif sahibi olamayan Müslümanların geçmişe tutunmayı tercih etmesi, bilgi üretmek yerine folklor üretmesi, içine kapanarak bütünden uzaklaşması (#206166416, #206170728, #206172532), * İslâm dininde önemli bir yeri bulunan müşavere (danışma) ve müzâkere kültürünün terkedilerek "birörnekleştirme"ye gidilmesi (#206173774), * Öfke siyaseti ve ötekileştirme (#206179230), * Genç kuşakların anlam ve amaç yoksunluğunun nedeni (#206182787), * Zamanı anlamlı kılan unsurlar bağlamında "hareketlilik" ve "üretkenlik" (#206182907), * Entelektüel tıkanma (#206183212). Kitabın bazı bölümlerinde "hah, işte budur!" dediğim çözümleme ve değerlendirmelere rastgeldim ki onları büyük ölçüde alıntıladım. Bu alıntıların bir kısmını zaten yukarıdaki metne serpiştirilmiş durumda, diğerleri ise profilimde görülmekte. Bazı ifadeleri ise çok köşeli, sert, peşin hükümlü, ama kendince tutarlı buldum. Örneğin, İslâm toplumunu sürekli sömüren, aşağılayan "kapitalist", "liberal", "seküler" bir cephe ortaya koyup sorunların eksenine bu cepheyi yerleştirmek yerine, özeleştiriye daha çok yer verme, daha kuşatıcı bir üslup kullanma tercih edilebilirdi. Bereket versin ki bu sert ve köşeli üsluba rağmen, yazarın entelektüel duruşu, eleştirel düşünceye önem atfetmesi ve dikkat çekici analizleri kitabı yarıda bırakmama engel oldu (
İsmet Özel
İsmet Özel
'in
Taşları Yemek Yasak
Taşları Yemek Yasak
adlı kitabını gereksiz derecede sert, keskin ve itici bulduğum benzer bir üslup yüzünden bitirememiştim). Bu bölümlerde "acaba üslup ve yaklaşım biraz daha farklı mı olmalıydı?" diye düşündüm. Mevlânâ gibi kucaklayıcı, Yunus gibi yalın ve duru, meselâ. Bununla birlikte yazarın hakkını teslim etmek adına, Müslümanlar adına gerçek anlamda özeleştiri yapılan çalışmaların sayısı da yeterli sayıda değil. En azından benim okuduklarım arasında. (Her ikisini de çok mükemmel bulmasam da bu konuda aklıma gelenler
Hata Neredeydi?
Hata Neredeydi?
ve
Hangi İslam?
Hangi İslam?
). Kitapta okurken beni rahatsız eden ve okur-dostu bulmadığım bir yazım biçimi var. Çok uzun cümleler yerine, birbirini takip ederek tamamlayan daha kısa cümleleri tercih ederdim. Ayrıca, bu uzun cümlelerde yakın anlamlı kelimelerin birbirinden bölme işareti (/) ile ayrılması da biraz abartılmış ve bazı bölümlerde cümlelerin anlaşılmasını kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştırır bir hâl almış. Kitabın 53'üncü sayfasında yer alan "fikrî/vicdanî/ahlâkî otorite" ve farklı bölümlerinde geçen "rıza mühendisliği" terimleri hakkında az çok kanaatim olmakla birlikte, bu terimlerle ne kastedildiği biraz daha açıklanarak altları doldurulsaydı daha iyi olurdu. İçeriği değerli, düşündürücü, dikkate değer bulmakla birlikte, yazarın kitabın pek çok yerinde kendini tekrar ettiğini gözlemledim. Önemli hususların akılda kalıcı olması adına bu durum belki olumlu bir husus olarak değerlendirilebilir. Konu İslâm toplumunun neden entelektüel açıdan geri kaldığı, günümüz dünyasında neden beklenen atılımları yapamadığı, İslâmın özünde var olan meşveret, hakkaniyet, adalet, eşitlik gibi kavramların neden kısa vadeli çıkarlara kurban edilen değerler arasında yerini aldığı ise, maksat da öz eleştiri yapmaksa; İslâm dinini iki temel referansı Kur'an ve sünnetin (peygamberin hangi durumlarda ne gibi yöntemler izlediği, bugünün hamasi ve popülist yaklaşımlarının bu yöntemlerle ne kadar örtüştüğü) yanı sıra, dinin mi yaşandığı yoksa tercih edilen yaşam biçiminin mi dinleştirildiği hususunun bu özeleştiride hak ettiği şekilde yer almaması bana göre bu çalışmanın en eksik tarafıdır. Bu özeleştiri zaten tam ve doğru olarak yapılabilseydi, risalet zamanında Necaşi'ye sığınan Müslümanlar gibi, günümüzün -çoğu Müslüman olan- göçmenleri de adil, güvenli, müreffeh bir hayat için göreceli olarak daha elverişli koşullar taşıdığını düşündükleri Batı ülkelerine değil, kendi kültürlerinin hâkim olduğu coğrafyalara göç ederlerdi. Kitabın en çok takdir ettiğim tarafı ise; hamasetle, politik gündemle, ideolojilerle, popülizmle şekilden şekile sokulan günümüz İslâm topluluklarında dinin folklorlaştığı, ahlâkın ise arka plana itildiği şeklindeki -kabul etmesi zor ama acı- gerçeği vurgulaması oldu.
Farkındalığın Dili
Farkındalığın DiliAtasoy Müftüoğlu · Mahya Yayınları · 201923 okunma
·
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.