Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Görülüyor ki Spinoza 'dan Einstein’a kadar gelen başlıca yahudi filozof ve bilginlerinden herbiri, hakikat binası kurma iddiası ile ebedî hakikatlar binasından bir parça koparmışlardır. Spinoza "Kâinat Allah'tan ibarettir. Bunların ikisi bir ve aynı şeydir" derken hür ve yaratıcı olan; âlemin dışnda ve onu aşkın olan Allah inancını red etmiş oluyor. Marx cemiyet olaylarının doğurucusu her zaman madde olmuştur demekle ruhun kuvvetini ve onun yaratcılığını inkâr ediyor. Freud, bütün ruh hallerimizin doğuşunu şuur-dışında gizlenen cinsi isteklerle iştihalara irca ederek, insan ruhunun sefaletlerle reziletlerin çocuğu olduğunu söylüyor. Bütün yüksek ideallerle en temiz ihtirasların kökünü cinsi intihaların bataklığında buluyor. Durkheim, sonsuzluğun yolcusu olan insanı cemiyetin sınırları içerisine kapatıyor ve insan için emel ve ideal, Allah ve ahlak, herşey cemiyet'tir sonucuna ulaşıyor. Hem de böylelikle imanı, cemiyette hakim olan kuvvetlerin esiri yapıyor. Onca namuslu olmak cemiyette cereyan açan kuvvetlere boyun eğmesini bilmektir. İnsanın itaatinin şuuruna sahip bir koyundur. Levy-Bruhl, ferdî ahlâk idealini büsbütün çiğneyerek, vicdan karşısında kaba realitenin mutlak ve sorumsuz, hâkimiyetini ilân ediyor. Vicdanı, içgüdülerin ayakları altında kurban ediyor. Durkheim gibi o da vicdanın yerine cemiyeti koyuyor. Einstein. madde dünyasında mutlak kanunların bulunmadığını, tam bir izafilik içerisinde yaşadığımızı ileri sürmekle kendisine kadar gelen yahudi mütefekkirlerinin inkâr halkasını tamamlamış oluyor. Dikkat edilirse bunların hepsi mutlak hakikat binasına çeşitli iddialarla saldırmış ve her biri onu bir tarafından yıkmaya çalışmış olmakla beraber hepsinin gayretleri ile sarsılan aynı esaslardır. Bunlar mutlak hakikat, ebedilik,Allah ve ahlâk kavramlarıdır.
Sayfa 208209 - Dergah Yayınları(Epub)Kitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.