-Haberin var mı? Benim kütüphaneyi satın almak istiyorlar, dedi.
-Kim?
-Tanımazsın, müsteşrikler yani, Doğu toplumlarını inceleyen batılı bilginler.
-Ne kadar veriyorlar?
-Evvela on bin lira... dediler. Sonra "ben satmam" deyince on beş bine, yirmi bine çıktılar.
-Ne diyorsunuz?
-Hatta yirmi beş bin de verecekler.
-Aman amca, hiç durmayınız, satınız, dedim. Gözlerini okuduğu kitaptan kaldırdı. Bana çevirdi. İçinde öyle bir azarlama, öyle bir sitem vardı ki...
- Kütüphanemi satmak mı? Sonra ben ne yaparım?
Gözlerini tekrar kitaba indirdi. Çehresi bozulmuştu. Dargın, perişan bir tavırla:
- Ben mezara, kütüphanem mezada...