Dine bağlı devlet sistemindeki bu taassup taşkınlığı, kabına sığmayan bir kuvvetin bütün hayat ve münasebetleri din esasları ile çerçevelemek istemesinden ileri gelir.
Bu sistemde mabedin telkin ve ikna kuvveti zayıf lamış ve bunun yerine tahakküm ve ceberrutluk kuvveti almıştır.
Memurlaşan, üniforma ve saltanat sevdasına kapılan din adamlarının ilmi ve ahlâki kıymeti düşmüş ve gözlerini şahsî menfaat kaygıları bürümüştür.
Bu adamlarda dini sadakat, salâbet ve feragat hislerinin yerini menfaat ve ihanet almıştır.
Bir din için en büyük tehlike, hadimlerinin memurlaşması, kürk ve saltanat hırsına düşmesidir.
Bu tehlikeyi bildikleri içindir ki, Ebu Hanife ve Ebu Bekir El Râzi gibi İslâm uluları kendilerine teklif edilen devlet memuriyetini, kabul etmemişlerdir.
Meşhurdur ki, Hanefi mezhebinin sahibi İmam-ı Âzam Ebu Hanife, Abbasî halifelerinden El Mansur'un kendisine ısrarla teklif ettiği Kadı-ı Kuzatlığı reddetmiş ve bu yüzden hapsolunup dövülmüştür.