Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atatürk döneminde Kur'an'ı Türkçe yorumlama işini üstlenen ve "Hak dini, Kur'an dili" adlı Kur'an yorumu Atatürk'ün sağlığında Diyanet İşleri tarafından yayımlanan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın, bu kitabında geçen şu sözlerine bakmamız yeterli olacaktır: "Şurası şayanı ihtiyardır ki, Arabçada "üzün" (işitme organının adı) ile "semi" ve "semia" (işitme yetisi); "ayn" (görme organının adı) ile "basar" (görme yetisinin adı) pek güzel temyiz ve tefrik edilmiş (dilde sözcük olarak ayrılmış)tir. Lakin Türkçemizde hem "üzn"e hem "semia"ya sade "kulak" dediğimiz gibi; "ayn" ile "basar"ı ayırmayarak ikisine de "göz" deriz. Halbuki cismani kulak sağırlarda da, cismani göz bakarkörlerde de mevcuttur. Burada ruh ve cisim tahliline ihtiyaç vardır. Ve bu noksanı Arapça ile ikmal etmeye mecbur olmuşuzdur." (Bkz: Muhammed Hamdi Yazu; Hak Dini Kur'an Dili, Cl, s. 214,I. Baskı, 1935) M. Hamdi Yazır, Türktür ve Türkçe konusunda, Atatürk'ün sağlığında (1935), dil devrimi başlamışken, Türklerin gözünün içine baka baka yalan söyleyip, Arap dilinin Türkçeden üstün olduğunu, Arapçada dile getirilebilen ince ayrımların Türkçede dile getirilemediğini savunurken: "Türkçede hem kulağa hem de kulağın yaptığı işe "kulak" denir; Türkçede hem göze hem de gözün yaptığı işe "göz" denir,"vb. gibi saçmalıklar edebilmiştir. Oysa herkes bilir ki Türk dilinde işitme organının adı ile işitme ediminin adı tek sözcükle, "kulak" ile anlatılmaz. Organın adı "kulak"tır evet, fakat yaptığı işin adı "kulak" değil "işitmek"tir. "duymak"tır. Türkçede "gözü olup da görmeyenin" adı "sokurga dır. (Bkz: Kırgız Sözlüğü). Türkçede görme organının adı "göz"dür, fakat yaptığı işin adı "göz" değil "bakmak"tır, "görmek"tir. Türkçede hem görme organına, hem de bu organın yaptığı işe tek ad verilip "göz" denilmez. M. Hamdi Yazır'ın Türkçeye yüklediği "özür ü biz Arapçada bol bol bulabiliriz. Çünkü Arapçada bir organın adıyla o organın yaptığı işin adının aynı kökten türemiş sözcükler olduğu pek çok örnek vardır. Arapçada "ayn", gözün organ olarak adıdır. Bu addan türetilmiş "ayene" ise gözlemek anlamına gelir. Arapçada "üzün" kulak anlamına gelir, bu sözcükten türetilmiş "azine" sözcüğü ise; "kulak vermek", "dinlemek" anlamına geliyor. Türkçedeki sözcüklerin, Arapça sözcüklerin anlamını karşılayamadığı ve buna bağlı olarak da Arapça sözcüklerin doğrudan Türk diline alınmasının kaçınılmaz olduğu savı, görüleceği üzere burada da karşımızdadır. Bir dinbilgiçince, bir Kur'an yorumunda, bu sav, ikide bir karşımıza dikilmektedir. Türk dilinde var olan kimi sözcükleri, Arapçalarını Türk diline sokmak 'amacıyla yok sayan pek çok dinbilgiçleri, Türkçenin yoksullaştırılmasının ağır sorumlularıdır. Bunlar yalnızca Türklere karşı değil, Tanrı'ya karşı da sorumludurlar. Tanrı, var olana yok diyenleri, gerçeği örtenleri sevmediğini bildirmiştir. Altay yaradılış söylencemizde bu şöyle vurgulanır: Vara yok demeyin; Vara yok diyen, yok olur!
Sayfa 81 - Payel YayınlarıKitabı okudu
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.