Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

(...)İşte bu Kurtuba ziyareti sırasında Rilke, Turn ve Taxis Prensesi Marie'ye 17.12.1912 tarihinde yazdığı bir mektubunda hararetle Kur'an okuduğunu söylüyor: Kurtuba günlerinden beri koyu bir Hıristiyan düşmanı oluverdim; Ku'ran okuyorum; beni pek sarıyor, yer yer öyle bir sese bürünüyor ki, tıpkı bir orgun içindeki rüzgâr gibi bütün varlığımla beni ardından sürüklüyor... Muhakkak surette Muhammed ilk sırada yer almaktadır; o, kadim dağları yarıp akan bir nehir gibi Tanrıya yönelmiştir; öyle bir Tanrı ki her sabah kendisiyle harikulâde bir şekilde konuşulmaktadır... Bu mektuptan bir gün sonra da Lou Andreas-Salom'e bir mektup yazar: (...)Burada Kur'an okuyorum ve taaccüp ediyorum, hayretler içerisinde kalıyorum; yine Arapçaya müthiş bir heves ve istek var (...) Allah ile nasıl harikulâde konuşulduğunu, sinesinden lavlar fışkıranlar, yüreklerindeki yangınla sabahları erken uyananlar pek iyi bilirler. Rilke'nin burada mevzubahis ettiği org etkisi, daha doğrusu Kur'an'ın erganun tesiri harikulâde bir metafordur. Doğrusunu söylemek gerekirse bu “metafor”un asıl sahibi Mevlânâ Celâleddin Rumi'dir. Diyâr-ı Rum'un Pir'i muhteşem sezgisi ve keskin bakışıyla bu “metafor”u görmüş ve varoluşu, Adem'i yani insanı “pozitif fânilik”, “pozitif bir yokluk” olarak değerlendirmiştir. Evet, Mevlânâ şöyle buyuruyor Mesnevi'de: Yok olurum, suretlerin hepsini terk ederim de erganun gibi “biz, mutlaka geri dönenleriz, ona ulaşanlarız” derim... (M Il, 3901)
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.