Mantık Al-Tayr - F. ATTAR /Ömrüm beklemekle geçti.Rahman ve Rahim Tanrı Adıyla...
Böyle başlıyor eser. Ve ben de böyle başlamak istedim incelememe. Zira işlerin en hayırlısı O'nun adıyla başlananlar. En başta da okumak...
Son yıllarda sahaftan kitap almaya merak sardım. Bu kitap da öyle buluştu kitaplığımla. Ve fark ettim ki içinde bir adet kurutulmuş çiçek... Kim bilir ne duygularla konuldu sayfaların arasına, kim bilir onu koyan insan şu an ne yapıyor ve biliyor muydu acaba bu kitabın bir gün başka ellerle buluşacağını...
Feridüddin Attâr
İranlı şair... Aynı zamanda hekim ve eczacı. Bundan geliyor "Attâr" soyadı da. (Aktar)
Türkçe, edebiyat ve tarih okuyanlar kitaplarını okumasalar bile ismini sık sık duymuşlardır. Ve en meşhur kitabı: Mantık Al-Tayr, kuşların dili olarak tercüme edilmiş.
Kitap Abdülbâki Gölpınar'ın ön sözüyle başlıyor. Eser, yazar ve el yazmaları hakkında bilgi veren, konuyu daha iyi anlamanızı sağlayacak oldukça nitelikli bir ön söz. Ön araştırma yapmadan, ön sözü okumadan doğrudan esere girerseniz anlatılanları yalnızca hikayeler olarak görür ve gerekli faydayı sağlayamayabilirsiniz:
"Attar, Mantık Al-Tayr'ıyla temsili bir surette Vahdet-i Vücut inanışını anlatmaktadır. Kuşlar, salikler, hakikat yolunun yolcularıdır. Hüthüt de kılavuzları, yani mürşittir. Simurg, Tanrı'nın zuhur ve taayyünüdür ki, bu zuhur ve taayyün, kendilerinden ibarettir ve gerçek birliğe ulaşan, halkın Hakk'ın zuhuru, Hakk'ın da halkın butunu olduğunu anlar."
"Vahdet-i Vücut"
Üzerinde durulması gereken bir kavram.
TDK'ye göre birleşik yazılan ve "varlık birliği" anlamına gelen kelime.
"Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek ve "bir" olduğunu savunan görüş."
Hallac-ı Mansur'u bilir misiniz?
"Enel Hak" yani "Allah benim" dediği için işkence ile öldürülen mutasavvıf.
Padişahsız ülke olur mu?
Kuşlar kendilerine padişah aramak için Hüthüt'ün kılavuzluğunda yola çıkıyorlar.
Çetin bir yolculuk, herkesin varamayacağı. Benim diyenin ulaşamayacağı...
Bazı yolculuklar kendinedir, kendi içine.
Bazı yolculuklar meşakkatlidir ama sonundaki keşif tüm zahmetlere değer.
Bazı yolculuklar o seferde göreceklerin için dahi çıkmaya değer...
Eserin arka kapağında diyor ki, yol ve yolculuk kişiyi bulmak istediklerinin ta kendisi kılar. Peki siz de bu yolculuğa eşlik etmeye var mısınız? Birbirinden anlamlı hikayeler eşliğinde. Şiir gibi bir yolculuk, akıp giden...
Eseri okurken bir hata yaptım. Bir türlü alışamadım şu lanet televizyonlara. Çocukluğumdan beri radyo dinlemeyi sevmişimdir hep. "Arkası yarın" diye bir program vardı. En heyecanlı yerinde kesilir, hikayenin kalanını gün boyu merak eder dururdum. Ne anlamlıydı... Ancak ben bu eseri roman gibi birkaç oturuşta bitirmeye çalıştım. Oysa bir başucu kitabı gibi, komodinin üzerine koyup her gece uyumadan bir iki hikaye okumak çok daha güzel olurdu. Okuyacak olanlara yegâne tavsiyem bu olur.
"Yarabbi, bu gecenin gündüzü yok mu?" (s. 86) Her gecenin bir gündüzü var bazılarımızın uyanamadığı. Bir varız, bir yokuz. Ömür dediğin zaman dilimi düşünülürse en çok da yokuz.
Bir ömre birkaç ömür sığdırma çabasıyla olabildiğince okuyoruz. Bu çabama bu kitapta eşlik eden Piraye ve Elif Hanım'a teşekkürü borç biliyorum. Okumak zevk, sizlerle okumak daha büyük bir zevk...