Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İkinci Ciltten Önce "Manik depresif psikoz" diye adlandırılan bir hastalığı vardı Gogol'ün; hayatı boyunca çekti büyük yazar bu hastalıktan. Manik durumdayken müthiş enerjik oluyordu; sanat gücü, yaratıcı düşünceleri doruğa ulaşıyordu. Ama sarkaç öbür tarafa geçtiğinde her şey kararıyordu. O dönemlerde hekimler bu hastalığa doğru tanı koyamadıkları için, doğal olarak doğru bir tedavi de uygulayamıyorlardı. Yazarı sürekli ıslak çarşaflara sarıyorlardı örneğin. Tedavinin ruhsal yanını üstlenen papaz ise insafsız bir oruç uyguluyordu. Kuşkusuz, hastanın ruhsal acılarına son vermekten uzak tedavi yöntemleriydi bunlar. Yazar, ilk krizini 1840 yılında, 31 yaşındayken Roma'da yaşadı. 1846 yılında durumu öylesine ağırlaştı ki, kendini asmak ya da göle atlayıp boğulmak biricik çıkar yol gibi görünmeye başladı gözüne. Zamanla nöbetler hem sıklaştı hem şiddetlendi. İkinci önemli krizi 1842'de yaşadı. Şöyle anlatıyordu bunu: "Alışılmış (artık "alışılmış" diyordu hastalığına), dönemsel hastalığımın tutsağıyım yine: İki üç hafta boyunca odamda kımıltısız kalıyorum. Kafam odunlaşıyor. Dünyayla bütün bağlarım kopuyor." Son krizini 1851 yılı Aralık ayı ile 1852 yılının Ocak ve Şubat aylarında yaşadı. İki gün boyunca aüzına tek lokma bir şey koymadan, kutsal tasvirlerin önünde diz çökmüş olarak durdu. Üzerinde uzun süredir çalıştığı büyük romanı Ölü Canlar'ın ikinci cildi kendisini dehşetli rahatsız ediyordu. İlk cildinde birbiri ardınca olumsuz tipler sergilediği romanının ikinci cildinde olumlu tipler sergilemeyi ve sevgili Rusya'sının geleceğine umutla bakılabileceğini göstermeyi umuyordu. Ama bulamadı romanına koyacak olumlu Rus tiplerini. Hem ruhsal sıkıntılarına deva bulma hem de artık bir işkenceye dönüşen Ölü Canlar'ın ikinci cildiyle ilgili kilitlenmişliğini aşmasına katkısı olur umuduyla hacca bile gitti, ancak bu da tam bir hayal kırıklığıyla sonuçlandı: Yıllarca dolaşıp durduğu Avrupa kaplıcalarından bedenine nasıl şifa bulamadıysa, kutsal topraklardan da ruhuna şifa bulamadı. 11-12 Şubat günü, üzerinde on yıldır çalıştığı ikinci cilde ait bütün el yazmalarını ateşe attı. Yanıp yok olan romanıyla birlikte yaşamın anlamı da yok oldu Gogol için. Uzunca bir süredir yaşamakta olduğu dinsel-ruhsal bunalım sonucunda, özkıyım gibi bir ölümle dünyadan ayrıldı: Son on gününü hiçbir şey yemeden, kimselerle tek kelime konuşmadan, gözlerini kımıltısızca boşluğa dikerek geçirdi; adeta ağır ağır söndü. Resmi belgelere göre, kendini aç bırakarak öldürmüştür. Fanatik bir Hıristiyan olarak, canına kıymaya yönelik açık, bilinçli bir eylemde bulunamayacağını bildiği için seçtiği bir yoldu bu kuşkusuz. Mektuplarındaki şu satırlar anlamlı: "Ölmem gerek. Hazırım da buna." İşte yazarın ateşe attığı ikinci ciltten kurtulan sayfalar. Yanan ve tümüyle okunamaz hale gelen kimi sözcükler ve satırlar, cümlenin gelişi, metnin öncesi ve sonrası düşünülerek Rusça basım editörlerince tamamlanmıştır. Mazlum Beyhan
Sayfa 306Kitabı okudu
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.