Gönderi

Roman, edebiyatın en fazla uyarlanabilen ve çok amaçlı olan türüdür. Yalnızca epik şiir ve balatlarda uzunlukla ilgili kısıtlamalar pek fazla değildir; diğer şiir türlerinin çoğunda uzunluk sınırı vardır, oyunlar da seyircinin tiyatro salonunda kalması beklenen süreyle sınırlıdır. Aşağı yukarı 40.000 sözcüğün üzerindeki her şey roman olabilir. Proust'un Kayıp Zamanın İzinde romanı yaklaşık 1,5 milyon sözcükten oluşur, Richardson'ın Clarissa romanında ise neredeyse bir milyon sözcük vardır, bazı romanlarsa bu ikisinin toplamından daha uzundur. Romanlar, son derece derin entelektüel konulardan, en olmayacak popülist aşk maceralarına kadar her türlü konuyu işleyebilir. Anthony Burgess, Britannica'daki roman maddesine yazdığı tanımda roman türünü "Edebiyatın bütün katmanlarının her türlü ihtiyacını karşılayan, en kullanışlı araçtır" diye nitelemiştir. Roman, edebiyat tarihinde görece yeni bir gelişmedir. Daha önce düzyazı anlatı diye bilinen türün, modern şeklini tam olarak ne zaman aldığını saptamak olanaksız olsa da eski eserler arasında ilk romanlar diye ele alınanlar, çoğunlukla Lucius Apuleius'un (MS yaklaşık 124-yaklaşık 170) Altın Eşek eseri ve 11. yüzyıla ait Japonca bir eser olan Genji'nin Hikâyesi'dir. Romanlar, 16. yüzyılda matbaacılık sayesinde insanların kitap almasını ve boş zamanlarında kitapların tadını çıkarmasını kolaylaştırana kadar Avrupa'da çok fazla öne çıkamadı. Arapça roman, 1860'lara kadar bilinen bir şey değildi.
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.