En son Kemalettin Tuğcu hikayelerinde bu kadar drama tanık olmuştum. Elbette Tanrı'nın talihsizlikleri yığdığını, insanların insanları korkunç ve acınılası vehametlere sürüklediğini gerçek hayatın kendisinden öğrenebiliyoruz. Fakat gerçekten bu talihsizlik zincirinin bitmek bilmediği eserleri okumak bana çok anlamlı gelmiyor. Özellikle sebep sonuç birlikteliğinin yitirildiği eserler, bazı insanların bu dünyaya sırf acı çekmek için getirildiği tezini yürürlükte tutuyor. Tarihsel bazı vakalara ışık tuttuğunu varsaymazsak yeşilçamın bir çok filminde buna benzer aile dramlarının revaçta olduğu dönemleri anımsatması kaçınılmaz oluyor. Kıyaslamaya çok uygun olmasa da yakın zamanda Akinari Ueda'nın Yağmur ve Ay Hikayeleri'nde okumuş biri olarak; Japon edebiyatının o eseri ile Çin Edebiyatının bu eserini kıyaslarsak, eserde hissedilebilecek düzeyde kültürel kod yoksunluğu da ciddi anlamda gözüme çarpıyor. Bütün bunları söylerken de eserin yazıldığı dönem ve sonraki yasakçı tutumları da göz ardı etmemek gerekiyor. Dram seviyorsanız sizlere tavsiye edebilirim.