18. yüzyıl ve 19. yüzyıl romanlarının baş ve yan kadın karakterleri cemiyet içerisinde yükselişlerini daima varlıklı ve nüfuzlu bir erkeğin himayesine girerek gerçekleştirir. Esasında bu hal, cemiyetin kadına biçtiği rolün bağlamında bizzat cemiyetin arzusudur. Kadın, kendinden beklenen bu yükseliş doğrultusunda eğitilirdi. Kadının eğitimi, biçki-dikiş, nakış, ev ekonomisi(mutfak), resim, dans, müzik ve aile ve cemiyetin müsaade ettiği romanları okuduğu bir eğitime tabii tutulmak şeklinde idi. Ve bu eğitimlerin yegane amacı bir erkeğe iyi bir eş olmaktı.İşte bu sebeple Madam Bovary ile başlayan ataerkiye bir başkaldırıdır. Madam Bovary ile kadın, eşini kendi seçerek cemiyet töresinde bir devrim yaptı. Kadını sadece bir erkeğin onuru olarak, eşi olarak gören cemiyet sistemine karşı durdu ve cemiyetin kadınları gerçek manası ile görmesini sağladı.
Madam Bovary, Anna Karenina ve Bihter nihai olarak kadını yok sayan bir cemiyet sistemine karşı kendi mevcudiyetlerini, ortadan kaldırarak bir edebi protesto gerçekleştirdiler.