Gönderi

Kendini tanımak
Rüya yasaklayana kadar da dünyanın iflah olmaz maddeselliğini temsil eden her şeye, başkalarının hayatlarını, hikayelerini, çöllerini, bilinçlerinin altında ve üstünde hareket halinde olan renkleri didikleyerek ya da kitap okuyarak direniyordum. Başkalarının yerine yaşadıkça, yeni ruhlar keşfettikçe hem rüyalarım için malzemeler toplamış oluyor hem de huzursuzluğumu seyreltiyordum. Kendimi bildiğim günden beri beni kuşatan bir durumdu bu. Herkesin eğlendiği meşgalelere karşı alaka duyamamak… kitapların içinde sıkışıp kalmak… Güzel zengin kızlar, yakışıklı ve bir o kadar gururlu fakir oğlanın eksik olmadığı televizyona, dondurma tanıtırken kadın pazarlayan reklamlara, kitleleri uyuşturan futbola, insanları aptallaştıran popüler kültür zırvalıklarına, vıcık vıcık yaşanan aşklara, sistemin koyunlarının tapındığı siyasi putlara, milyondolarlarla oynayıp Müslümanlara kanaat etmeyi öğreten din hocalarına, sanatı bir klozet markası sanan cahil insanlara bir saniye dahi olsa tahammül edememek… yani dünyanın neredeyse yüzde doksanına hâkim olan her şeye… Sanırım bu mesleği bile tüm bunlardan uzak durmak, kendime ait bir alem inşa etmek için seçmiştim. Ama iki yıldır üstünde çalışmama rağmen rüyalarıma söz geçiremiyordum hâlâ. Belki de bir hikayem olmadığı içindi. Ancak güzelliğinden şüphe duyulmayacak bir hikayesi olanlar varacaklardı kendilerine. Bunu biliyordum.
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.