Bu beyazlığı gökyüzüne yetişmeye çalışan kavak ağaçları ve nereye doğru gelişeceklerini şaşırmış hâldeki
eğri büğrü söğütler ile bir arada öylece uzaktaki boğaza sessizce bakan bir gurup insan alacalamasına
rağmen ova bu hâliyle içine girilse nefessiz kalınacak,
boğulunacak bir beyaz boşluğu andırıyordu. Daha ileride ovayı çepeçevre saran dağlar aşılsalar Dünya’nın
her yeri görülecek gibi hemen önlerinde kurulmuş
kasabayı kendi başına bırakmanın sınırlarını belirliyorlardı. Kasaba bacalarından çıkan dumanlar uzaklara, “Biz buradayız!” çığlığını atarcasına gökyüzüne
yükseliyor fakat gökyüzünden inen kar taneleri bu
seslenişi susturmanın zevkiyle kasaba evlerini giderek
beyazlıklar içinde görünmez hâle getiriyordu.